YENER KARADENİZ
Son dönemde suiistimallerle sık sık gündeme gelen, ihracatçı tarafında ise oranının artırılması yönünde beklenti içinde olduğu yüzde 3’lük döviz dönüşüm desteğinin şartları hizmet ihracatının belirli alanlarını kapsayacak şekilde daha da sıkılaştırıldı. Sektör temsilcileri, suiistimallerin aslında çok kolay tespit edilip engellenebileceğini belirterek karara tepki gösterdi. İş insanları, “Tespiti bu kadar kolayken acelece alınmış bu düzenleme, zaten zor erişilen bir desteğin verilmesini fiilen imkânsız hale getiriyor. Bu durum ihracata zarar verir” değerlendirmesinde bulundu.
Önceki gün alınan karar ile yurt dışı kaynaklı dövizlerin Merkez Bankası’na satılması karşılığında verilen yüzde 3’lük desteğin kapsamı daraltılırken, başvuru ve belgelendirme şartları yeniden düzenlendi. Buna göre firmaların Ticaret Bakanlığı’ndan Vergi Resim Harç İstisnası (VRHİ) belgesi alması zorunlu oldu. Destek yalnızca firmanın kayıtlı faaliyet alanı kapsamında değerlendirilecek, belgeyle doğrulanmayan hiçbir döviz girişi destek kapsamına alınmayacak. Böylece uygulamada hem doğrulama mekanizması güçlendiriliyor hem de desteğin yalnızca gerçek ihracatçılara yönelmesi hedefleniyor. Tebliğde mal ve hizmet ihracatına yönelik ayrımın tam olarak anlaşılamaması mal ihraçtı tarafında paniğe yol açtı.
Ekim sonunda uzatılmıştı
Döviz dönüşüm desteği, ihracat gelirlerini Türkiye’ye getiren firmaların dövizlerini TCMB’ye satması karşılığında TL’ye dönüşen tutarın belirli bir yüzdesi kadar ek teşvik sağlanması esasına dayanıyor. Son dönemde oran yüzde 3’e çıkarılarak cazibesi artırılmış, ekim ayı sonunda ise süresi yıl sonuna kadar uzatılmıştı. Ancak özellikle mücevher ve altın ihracatında teşviklerin “fiktif ihracat” yoluyla suiistimal edildiğine ilişkin iddialar kamuoyunda geniş yer bulmuş, sektördeki bazı firmalara yönelik soruşturmalar başlatılmıştı. Düzenlemenin hızlanmasında bu dosyaların etkili olduğu belirtiliyor. Yeni uygulamayla devlet, döviz dönüşüm desteğinin yalnızca gerçek ihracat performansına dayalı olarak kullanılmasını amaçlıyor.
Firmaların, destek için sundukları döviz girişlerini banka kayıtları ve VRHİ belgeleriyle kanıtlaması gerekecek.
Ayrıca şirketlerin ana faaliyet konuları dışındaki işlemler destek hak edişine dahil edilmeyecek.
Sağlık, eğitim ve kültür kapsam dışı kaldı
İşte ayrım tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Zira söz konusu belge hizmet ihracatında belirli alanların alabildiği bir belge. Sektör temsilcilerinin verdiği bilgiye göre bu belgeyi alamayan sektörler döviz dönüşüm desteğinden de faydalanamıyor. Peki hangi sektörler bu belgeyi alamıyor. Yine iş insanlarının verdiği bilgiye göre sağlık, eğlence ve kültür, eğitim, yazılım ve bilişim sektörleri bu belgeyi alamıyor. Daha önce hizmet ihracatı yapan tüm sektörlerde faaliyet gösteren firmalar birliğe üye olma ve fatura ibraz etme gibi şartları yerine getirerek bu destekten faydalanabiliyorken artık turizm, lojistik, hava yolu yolcu taşımacılığı, liman hizmetleri, müteahhitlik gibi alanları döviz kazandırıcı hizmet olarak tanımlandığı ve VRHİ belgesi düzenleyebildiği için bu destekten faydalanabilecek, sağlık, eğlence ve kültür, eğitim, yazılım ve bilişim sektörleri ise faydalanamayacak.
“Düzenlemeler gerçekliklerle uyumlu olmalı, ek yük getirmemeli”
Konuyla ilgili değerlendirme yapan DIŞYÖNDER Başkanı Hakan Çınar, döviz dönüşüm kur desteğinde şartların sıkılaştırılmasının ihracatçıların daha kayıtlı ve belgeli bir yapıya yönelmesini amaçlayan teknik bir düzenleme olarak görülse de, pratikte özellikle KOBİ ölçeğindeki firmalar için ilave bir bürokratik yük oluşturma riski taşıdığını aktardı. Çınar, “VRHİ belgesinin zorunlu hale gelmesi ve desteğin sadece belgelendirilen tutarla sınırlanması, teoride suistimalin önlenmesine katkı sağlasa da, ihracatçının yüksek finansman maliyetleriyle mücadele ettiği bir dönemde desteklere erişiminin daha da zorlaştırılması çelişki yaratmakta. Türkiye’nin sürdürülebilir dış ticaret fazlası vizyonunda ihracatçıyı güçlendiren, finansmana erişimi kolaylaştıran mekanizmaların kritik rolü olduğu yadsınamaz. Bu nedenle düzenlemelerin, ihracatçının rekabet gücünü artıracak şekilde sade, öngörülebilir ve operasyonel gerçekliklerle uyumlu olması da büyük önem taşımakta” diye konuştu.
“600 milyon doların üzerine çıkan dizi ihracatı artış hızı düşebilir”
İTO 30. Grup Bilgi, İletişim ve Medya Meslek Komite Üyesi Özcan Altunkaya, döviz dönüşüm desteği ile ilgili alınan söz konusu olumsuz kararın, sektörde faaliyet gösteren şirketleri zor durumda bırakacağını belirtti. Altunkaya, “Şirketlerin toplam bütçelerinde oluşacak açık, bu tür döviz bazlı maliyetleri finanse etmeyi zorlaştırabilir. Eğer yapımcılar döviz gelirlerinin bir kısmını ülkede kullanmayıp dışarıda tutmayı tercih ederlerse, kur riskine karşı korunmak için daha yüksek maliyetli finansal enstrümanlara (örneğin hedge işlemlerine) başvurmaları gerekebilir. Bu da genel giderleri artıracaktır. Dolayısıyla, teşvikin yokluğu hem gelir tarafında bir kayıp hem de gider tarafında ek risk/maliyet unsuru anlamına gelmektedir. En ciddi sonuçlardan biri de yatırım iştahındaki olası azalma olacaktır. Türk dizi-film sektörü son yıllarda büyümesini büyük ölçüde özel sektör yatırımlarıyla sürdürdü. Yüksek bütçeli diziler, global platformlara yapılan yapımlar veya uluslararası ortak projeler genellikle ihracat geliri beklentisiyle finanse ediliyor. Döviz dönüşüm desteği, yatırımcılar açısından bir sigorta işlevi görerek döviz kazancının bir bölümünü garanti altına alıyordu. Bu güvence kalktığında, yeni projelere yatırım yapma konusunda tereddütler artabilir. Yapımcılar, özellikle ihracat potansiyeli olan projelerde daha çekingen davranabilir, daha düşük bütçeli veya risk düzeyi az içeriklere yönelebilir. Uzun vadede bu durum, Türkiye’den çıkan dizi ve filmlerin prodüksiyon kalitesini ve çeşitliliğini sınırlayabilir. Zira yüksek maliyetli tarihî dramatik diziler veya büyük prodüksiyon filmler yerine, daha az riskli ve ucuz yapımlar tercih edilebilir. Sonuç olarak döviz dönüşüm desteğinin kaldırılması, sektörün hem günlük finansal operasyonlarında hem de stratejik yatırım kararlarında olumsuz bir etki yaratma potansiyeline sahiptir. Yapımcılar cephesinde, finansal daralma, projelerin ölçeğini ve sayısını azaltabilir. Ayrıca artan mailyetler nedeniyle zorlanan yapımcılarda yeni üretim iştahı düşebilir, 600 milyon doların üzerine çıkan dizi ihracatı artış hızı düşebilir” diye konuştu.
“Beklentimiz, yasalara uymayanların cezalandırılması, işini düzgün yapanların tüm desteklerden yararlanması”
Söz konusu tebliğ bu destekten faydalanamayan sektörlerin de tepkisine yol açtı. bu sektörlerden biri de mücevherat sektörü. Mücevher İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı Murad Köşker, Döviz Dönüşüm Desteği’nden faydalanamadıklarını belirterek, “Mücevher sektörü olarak Türkiye’nin en değerli ihracatına imza atıyoruz, ihracat gr değerimiz işçilik miktarı ürün bazında değişmekle beraber 3 dolar ve üzerindedir. Dünyanın en rekabetçi ülkelerinin başında Türkiye geliyor. Ancak ne yazık ki üretim ve ihracat yapmamız giderek zorlaşıyor. Tabı bu yasalara, kurallara uyanlar için. Yasalara ve kurallara uymayarak para kazananlar yüzünden bizler, kayıtlı olarak üretim ve ihracat yapanlar cezalandırıldık. 2025 Ocak ayı mücevher ihracatı1,15 milyar dolar olarak gerçekleşirken daha sonraki aylarda bu rakam 500-700 milyon dolar bandında gerçekleşti. Ocak ayındaki yükseliş üzerine Hazine ve Maliye Bakanlığı bir yazı göndererek, işlenmemiş altının, bazı firmalar tarafından çok küçük değişikliklerle işlenmiş mücevher gibi gösterildiğinin tespit edilmesi üzerine mücevher sektörüne desteği kaldırdığını açıkladı. Burada şöyle bir haksız durum ortaya çıkıyor, eğer bu işlemleri yapanları tespit edebiliyorsak onlara karşı gerekli önlemleri almalıyız... O firmalar hakkında uygulanması gereken yaptırımlar tüm sektöre uygulanmamalı. Ocak ayında Döviz Dönüşüm Desteği yüzde 2’den 3’e çıkartılırken Mücevher sektörü bu destek dışında bırakıldı. Biz bu ülkede 10 milyar dolarlık ihracat yapıyoruz, 250 bin kişi istihdam ediyoruz, bizim ürettiklerimi iç pazardaki ithalat ihtiyacını da ortadan kaldırıyor. Hal böyle olunca kimse zarar etmemek için üretim yapmadığı için mücevher ve takı ithalatı patladı, ihracatçı iken ithalatçı ülke olduk. Beklentimiz, yasalara, kurallara uymayan firmaların cezalandırılması ve işini düzgün yapan firmaların tüm desteklerden yararlandırılması” diye konuştu.