AHMET YİĞİT – ADNAN AÇIKGÖZ / TARSUS
Tarsus Ticaret ve Sanayi Odası’nın (Tarsus TSO) 145’inci kuruluş yıldönümü etkinlikleri kapsamında düzenlediği “Yeni Yüzyılda Ekonomi” başlıklı panel, odanın konferans salonunda, interaktif bir şekilde gerçekleştirildi.
Pegasus Havayolları Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Nane, EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ ve EKONOMİ Gazetesi Genel Koordinatörü Vahap Munyar’ın konuşmacı olarak yer aldığı etkinlik büyük ilgi gördü. Tarsus Kaymakamı Mehmet Ali Akyüz, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Hakan Sefa Çakır, Başkan Yardımcısı Cem Bucuge, Mersin Ticaret Borsası Genel Sekreteri İsmail Sarı, Tarsus Ticaret Borsası (TTB) Meclis Başkanı Murat Kaya, programı izleyen STK başkanları ve iş insanları, ekonominin geleceği üzerine görüş bildirirken, panele ev sahipliği yapan Tarsus TSO Başkanı H. Ruhi Koçak, Tarsus’un ülke ve bölge için önemini vurguladı.
Gelişim ve kalkınma hamlesine Tarsus olarak bakmadıklarının altını çizen Koçak, “Artık biz Çukurova’yız, Doğu Akdeniz’iz. Marmara’da sıkışan ekonomi ve yatırım imkânları, artık bizim bölgemize kayıyor. Adana’da petro- kimya, Mersin’de lojistik, Tarsus’ta ise birçok değer var. Gelişime her zaman açığız. Daha önce temeli yeni atılan havalimanı projesini konuşurken, meydanımız şuan çalışıyor. ‘Bir organize sanayi bölgemiz var’ derken, şuan 3 bölgemiz var. ‘10 ila 15 bin istihdam yaratalım’ derken, fabrikalar eleman bulamıyor. Yeni yatırımcılar istihdam garantisi istiyor. İşler artık tersine döndü. Asgari ücret veren için çok, alan için az. İşveren açısından baktığımızda da maliyet kurtarmıyor. Bu konu öncelikli düzenlenmesi gereken hususlar arasında yer alıyor” diye konuştu.
“BÜYÜK BİR HAVALİMANININ HİÇBİR ESPRİSİ YOK”
Pegasus Havayolları Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Nane’den bölgeye yapılan uluslararası uçuşların artırılmasını talep eden H. Ruhi Koçak, “Üzerimize düşen görevleri yapmaya hazırız. En yakın Avrupa başkentlerinden başlamak üzere biz bu uçuşları istiyoruz. Yoksa havalimanının buraya yapılmasının hiçbir farkı yok. Meydanda trafik 80 uçak civarında, yüzde 10 ila 20 farkla gelişmeler yaşanıyor. Hal böyleyken çok büyük bir havalimanımızın olmasının hiçbir esprisi yok. Hem kargo hem yolcu taşımacılığında, ‘burayı nasıl geliştirebiliriz, buranın gelişim alanları nelerdir, hangi sektörleri etkiler’ konularında yol gösterilmesini ve uluslararası uçuşlar konusunda desteğinizi bekliyoruz” diye konuştu.
MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Sefa Çakır ile Başkan Yardımcısı Cem Bucuge ise uluslararası fuarlar noktasında direkt uçuş sorunu yaşadıklarını ifade ederek, Koçak’ın talebini yineledi. MTSO heyeti, yabancı yatırımcı ya da satın almacıların bölgeye ulaşımı için direkt uçuş konusunda tanıtım ve lobi oluşturulması gerektiğini vurguladı.
“SEFER KOYMAK EN KOLAY İŞ”
Bunun üzerine söz alan Pegasus Havayolları Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Nane, sefer programlarının uçuş talebi üzerine yapıldığına dikkat çekerek, “Çukurova hava meydanından İstanbul, Kıbrıs, Bodrum, Antalya, İzmir ve Irak’a uçuşlarımız var. Öncelikle bölgeye talebin artırılması gerekiyor. Sefer koymak en son ve en kolay iş. Talep oluşması için turizmden fayda sağlanabilir. Buraya gelenlerin konaklamasını sağlamak lazım. Çukurova’ya turist çekmemiz lazım. Onlara öyle paketler sunmalıyız ki hem gezsin hem işini yapsın. Burada tarım, turizm ve fuar için cazibe alanı oluşturmalıyız. Uçaklarda doluluk sağlanmalı ki sefer konsun. Yerel yönetimler, güvenlik birimleri ve iş dünyası bir araya gelip, pazarlayacağımız konuları planlamalıyız. Bunlar tamamlandığında üzerimize düşeni yapmaya hazırız” ifadelerini kullandı.
“ST. PAUL İLE 50 BİN DOLARLIK DEĞER YARATILABİLİR”
Tarsus’taki birçok tarihi mekâna rağmen, kentte 70 nitelikli yatak bulunmasının kendilerini üzdüğünü dile getiren Mehmet Nane, şöyle devam etti: “Hristiyanlar için kutsal bir nokta olan St. Paul Kuyusu çevresindeki otellerde kuyuya bakan odaları 5 bin dolara satabiliriz. Christmas ve Paskalya gibi özel dönemlerde ‘gel, hacı ol, kuyunun karşısında uyu, kuyudaki suyla çocuğunu vaftiz et’ paketiyle 50 bin dolarlık değer yaratılabilir. St. Paul’un doğduğu ve yaşadığı yeri gören odalarımızı henüz açamadık. Turizmi 12 aya yaymalıyız. Turizmin ana unsularını oluşturan tarih, doğal güzellikler, gastronomi, eğlence, alışveriş, eğitim ve sağlık başlıklarına sahibiz. Buna rağmen bölgeye yılda 30 bin turist geliyormuş. Biz günlük ölü sezonda 80, yüksek sezonda 120 bin yolcu taşıyoruz. 30 bin turistin gelmesi, aslında turist gelmemesi demek. Gelenin burada konaklamasını sağlamak adına 36 saatlik turlar düzenlenebilir. Ülkemiz ithalat ve ihracatta 50 ila 70 milyar dolar açık veriyor. Bunu karşılayabilmek için en önemli yol turizm. Çünkü turizmle ülkeye gelen 100 doların 85’i Türkiye’de kalıyor. Katma değerli turistlere yönelmeliyiz. Tarsus’un bu açıdan potansiyeli yüksek.”
“SULAMA, EN BÜYÜK PROBLEM”
Bölge tarımıyla ilgili bilgiler veren TTB Meclis Başkanı Murat Kaya da üreticinin çok zor durumda olduğunu, ticaret erbabının ise ne yapacağını bilmediğini söyledi. Narenciyeden hububata kadar ciddi verim kaybı yaşandığını anlatan Murat Kaya, “Üretim maliyeti artışlarına rağmen Toprak Mahsulleri Ofisi’nin fiyatlarında yüzde 10, 12 ve 15’lik artış var. Bu sürdürülebilir değil. Tarımda alınan hasarların telafisi 3-5 yıl sürer. Sulama, en büyük problem. Acilen sulamayla ilgili kapalı sistemlerin hayata geçirilmesi lazım. Öte yandan, 4 yıl önce yüzde 12,5 ile kredi veriliyordu. Nasıl bu duruma geldik ve sıkıntı nerede? Asıl bunların konuşulması gerekiyor. Ayrıca liyakat sahibi insanlara görev verilmesiyle sorunlar aşılabilir” dedi.
“TANITIMA ÖNEM VERİLMELİ”
Wyndham Tarsus St. Paul Otel ortaklarından Ali Can Yamanyılmaz ise Tarsus’un kadim bir şehir olduğuna işaret ederek, “Kentimiz birçok manevi değere ev sahipliği yapıyor. Turist geldiğinde arkeolojik ve inanç gezileri düzenlenebilir. Yeter ki el birliği yapalım. Tarsus gastronomi alanında önemli bir merkez. Burada tanıtıma önem verilmesi gerekiyor. Önümüzdeki günlerde turizmcilerin de yer aldığı geniş katılımlı bir tanıtım organizasyonu düzenleyebilir, zenginliklerimizi herkese duyurabiliriz” ifadesini kullandı.
“KURLARDA ANORMAL BİR HAREKET BEKLENMEMELİ”
Rakamsal veriler ışığında gelecek yılın perspektifini çizen EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ ise şöyle konuştu: “2025’in ilk yarısında kurlarda anormal bir hareket beklenmemeli. Faizlerde Aralık ayında bir indirim ihtimali olsa da bu düşük bir ihtimal olarak görülüyor. Politik baskılar nedeniyle 100-200 baz puan indirim olabilir ancak asıl indirimi 2025 yılı Şubat ayında bekleniyor. Enflasyonun 2025’te yüzde 30’un altına gelme ihtimali zor görünüyor. İhracatın kurlar nedeniyle patinaj yaptığı dönemde Türkiye çevresel ürün ihracatını geçen yıl 2 milyar dolar artırdı. Bu yıl da 26-27 milyar dolara koşuyor. OECD’nin kategorize ettiği 247 çevresel ürün kaleminde hem Avrupa’ya ihracatını miktar olarak ciddi oranda artırdı hem de katma değerini artırmaya başladı. Sanayi kısmında yeşil dönüşümle ilgili atılacak hızlı adımlar değerli. Yeni teknolojilerin getirdiklerini dikkat almakta fayda var.”
“TARSUS, TURİZMDE ÖNEMLİ BİR ROL OYNAYACAK”
Kalkınmada turizmin önemine işaret ederek, Türkiye Turizm Yatırımcılar Derneği’nin bir organizasyona katılan Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi Başkan Yardımcısı’nın, ‘Türkiye, 135 milyon ziyaretçiyle 2033 itibariyle dünyada turizmde 1 numara olacak’ dediğini anımsatan Hakan Güldağ, “Tabii bu, yaptıklarımıza ve bölgemizde yaşananlara bağlı. Ziyaretçilerin Türkiye’yle ilgili konuşulan havayı değiştireceği çok belli. Yavaş yavaş yükseliyoruz. 60 milyon ziyaretçideyiz, 60 milyar dolar civarında da bir gelir olacak. Tarsus mutlaka burada önemli bir rol oynayacak” ifadesini kullandı.
“MALİYET BASKISI YAŞAYAN ÜRETİCİLER MISIR’A YÖNELDİ”
Türk iş dünyasının global konumunu değerlendiren EKONOMİ Gazetesi Genel Koordinatörü Vahap Munyar da sektör temsilcileriyle gerçekleştirdiği görüşmelerden örnekler vererek, “Son dönemlerde tekstil ve hazır giyim başta olmak üzere maliyet baskısı yaşayan üreticiler Mısır’a yöneldi. Mısır, Türk üretici için yeni bir yer değil. Ülkemizde de yatırıma ihtiyaç var ama bu gidişleri moral bozucu algılamamak gerekiyor. Farklı ülkelerde üretim yapan firmalar, faaliyetlerini başka yerlere kaydırarak dengeleme yapabiliyor. Dışa açılan şirketler kendilerini koruyor. Otomotiv yan sanayisinde de bunu sıklıkla görüyoruz. Markalaşmak kolay olmayınca marka satın alıyoruz. Gücümüzü toparlayabiliyorsak artık yeni marka yaratmak için çabalamaktan çok, belki markalar satın alıp bunlarla pazarları satın almak çok daha akıllıca olacaktır” şeklinde konuştu.