HÜSEYİN GÖKÇE/ANKARA
Reel sektöre yönelik veri analizleri ve ekonomik raporlama yapan Finera'nın her çeyrekte hazırladığı sektörel analiz raporunun sonuncusunda, bugün yayımlanacak 3’ncü çeyrek büyümesi yüzde 0.48 olarak tahmin edildi. Analize göre yıllık büyüme oranının ise yüzde 5.13 seviyesinde gerçekleşmesi bekleniyor. Raporda üretim yönünden büyümenin sürükleyici gücünün inşaat olduğu vurgulanıyor. Deprem sonrası faaliyetlerin etkisiyle inşaat üçüncü çeyrekte yıllık yüzde 26.97, çeyreklik bazda yüzde 14.11 gibi olağandışı büyüme kaydetti. Bu sıçrama manşet veriyi yukarı çekmekle birlikte, ekonominin geneline yayılan sanayi ve ticaret dinamiklerini maskeleme riski taşıyor. Genel Müdür Mustafa Adıgüzel ve Finera araştırma ekibinin hazırladığı raporda öne çıkan unsurlar şunlar:
Kayıpların telafisi niteliğinde
Sanayi sektörü ham verileri incelendiğinde; çeyreklik %5,76 ve yıllık %5,36'lık büyüme oranları, ekonominin üretim ayağının sağlam durduğu izlenimini veriyor ancak baz etkisi arındırıldığında tablo belirgin şekilde değişiyor. Eylül 2023 üretim ve hacim endeksleri baz alınarak (100) yapılan 2 yıllık kümülatif analizde, sanayi büyümesinin sadece %0,45 seviyesinde kaldığı görülüyor. Bu durum, sanayide son bir yılda görülen toparlanmanın aslında önceki kayıpların telafisi niteliğinde olduğunu ve reel üretim kapasitesinde 2 yıldır bir patinaj yaşandığını ortaya koyuyor.
Sanayi sektöründe üretim hacmindeki durgunluğun ötesinde, finansal akışlarda da ciddi bir reel kayıp gözleniyor. Ciro artışlarının neredeyse tamamı fiyat artışlarından kaynaklanırken, bu artışlar maliyet ve enflasyon baskılarını karşılamakta yetersiz kalıyor.
İhracatçı çifte baskı altında kaldı
Yurt İçi Reel Daralma: Sanayi genelinde yurt içi ciro artış oranları, TÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi) artışının altında kalıyor ve bu durum, ciroların reel olarak küçüldüğünü ve nakit akışlarının enflasyona karşı eridiğini gösteriyor. İhracatta Kur/Enflasyon Baskısı: Sanayicinin yurt dışı cirosu dolar/TL kurundaki artışın üzerinde performans gösterse de artış oranı genel enflasyonun (TÜFE) çok altında kaldı. İhracatçı hem kur artışının maliyetleri karşılamada yetersiz kalması hem de küresel rekabet nedeniyle fiyatları yeterince artıramaması sonucu "çifte baskı" altında kaldı.
PERAKENDE SEKTÖRÜ: "Örtük Enflasyon" Bilmecesi
Genel görünümde; perakende hacmi 2 yılda %21,66 artarken, enflasyonun %99,12 olduğu bir ortamda cironun matematiksel olarak yaklaşık %140 artması beklenir. Ancak gerçekleşen ciro artışı %104,2 seviyesindedir. Bu durum, perakende sektörünün genelinde reel fiyatların baskılandığını veya kârlılıktan feragat edildiğini düşündürmektedir.
Daha çarpıcı bir anomali Tekstil, Giyim ve Ayakkabı alt grubunda şöyle gerçekleşti: Hacim Artışı: %4,75, Ciro Artışı: %114,6, Açıklanan TÜFE (Giyim): %61,3.
Teorik olarak ciro ve hacim verileri, bu gruptaki fiyat artışının %100'ün üzerinde olması gerektiğini ima etmektedir. Ancak TÜİK sepetindeki giyim enflasyonu %61,3 olarak açıklanmıştır. Bu %40 puanlık fark ya ölçüm metodolojisindeki bir sapmaya ya da sektördeki firmaların TÜİK sepetine girmeyen ürün gruplarında çok daha yüksek fiyat artışları yaptığına (şirket/ürün farklılaşması) işaret etmektedir. Fiyat derlenmeyen şirketlerdeki yüksek fiyat artışı da bir başka olasılık.
HİZMET SEKTÖRÜ: Enflasyonun Katı Çekirdeği
Sanayi ve perakende sektörlerinde gözlemlediğimiz veri uyuşmazlıkları ve reel kayıplar, hizmet sektöründe yerini şaşırtıcı bir matematiksel tutarlılığa bırakmaktadır. Veriler incelendiğinde;
• Tutarlı Büyüme: Hizmet üretimi ile hizmet ÜFE’nin bileşimi son iki yılda teorik olarak %123,5’lik bir ciro artışı ima etmektedir. Gerçekleşen ciro artışı ise %116,16 seviyesindedir. Perakende sektöründeki %40’lara varan sapmaların aksine, buradaki fark istatistiksel olarak makul bir aralıktadır.
• Fiyatlama Gücü: Bu veri uyumu hizmet sektöründeki firmaların maliyet artışlarını ve enflasyonu nihai fiyatlarına yansıtabilme kabiliyetinin sanayi sektörüne göre çok daha yüksek olduğunu kanıtlamaktadır.
• Enflasyonist Baskı: Hizmet üretimi fiyatlarının (Hizmet ÜFE) manşet TÜFE’nin üzerinde seyretmesi, enflasyonun ana kaynağının mal ticaretinden ziyade hizmetler tarafına kaydığını göstermektedir. Sanayi tarafında fiyatlar baskılanırken, hizmet tarafında fiyatların canlı kalması, enflasyonla mücadelede hizmet enflasyonu katılığı riskini teyit etmektedir.
İNŞAAT SEKTÖRÜ: Yüksek Büyüme, Düşük Kârlılık İhtimali
Büyümenin lokomotifi olan inşaat sektöründe, üretim endeksinin TOKİ ve deprem konutları gibi kamu destekli projelerden beslendiği açıktır. Ancak mali veriler kâr marjlarında sıkışmaya işaret etmektedir.
• İnşaat maliyet endeksi artışının enflasyonun altında seyretmesi olumlu bir gösterge gibi dursa da maliyet ve üretim artışının ima ettiği ciro seviyesi (%148 artış beklentisi), gerçekleşen ciro (%139,2) ile örtüşmemektedir.
• Bu durum konut fiyat endeksindeki reel gerileme ile birlikte okunduğunda; sektörün hacim olarak büyüdüğü ancak birim fiyatlama gücünün zayıfladığı sonucunu doğurmaktadır.
■ Sanayi ve perakendede de parasal yanılsama hakim
2025 yılı 3. çeyrek büyüme verileri manşet rakamlarda yüksek bir performansa işaret edecek olsa da bu büyümenin kalitesi ve sürdürülebilirliği tartışmalıdır. Büyüme büyük ölçüde baz etkisi ve deprem inşası kaynaklı inşaat faaliyetlerine dayanmaktadır. Sürdürülebilirliği ise en büyük sorundur. Sanayi ve perakende tarafında ise parasal yanılsama hakimdir. Cirolardaki nominal artışlar enflasyonist ortamda bir büyüme algısı yaratsa da reel üretim verileri ve enflasyondan arındırılmış cirolar, sanayicinin ve ihracatçının alım gücünün ve sermaye birikiminin zayıfladığını göstermektedir. Özellikle emek yoğun sektörlerdeki (tekstil, giyim) çift haneli üretim kayıpları ve perakende verilerindeki fiyatlama anomalileri, ekonomi yönetiminin mikro ölçekli sektörel politikalara odaklanması gerekliliğini ortaya koymaktadır.