YENER KARADENİZ
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) tarafından bu yıl 18. kez düzenlenen İstanbul Giyim Konferansı, "Yeni Düzenin Pusulası’ teması ile düzenlendi. Etkinliğin açılışında konuşan TGSD Başkanı Toygar Narbay, “Hazır giyim ve tekstil sektörleri istihdamın sigortasıdır. Bu nedenle hazır giyimi, tekstili ve sanayiyi feda etmek, geleceği feda etmektir” dedi. Konferansa İTHİB Başkanı Ahmet Öksüz ve İHKİB Başkan Yardımcısı Mustafa Paşahan konuşma yaparken TİM Başkanı Mustafa Gültepe ise video mesaj ile katılım sağladı.
TGSD Başkanı Toygar Narbay, sektörün son yıllarda yaşadığı gelişmelere değinerek, “2008’deki küresel finans kriziyle başlayan süreç, siyasi ve jeopolitik fay hatlarının kırıldığı, milyonlarca insanın göç ettiği, yeni güç dengelerinin oluştuğu bir dönemle devam etti. BRICS ülkeleri dünya ticaretinde ağırlığını artırıyor, yakından tedarik giderek daha fazla önem kazanıyor. Korumacılığın yükseldiği, belirsizliklerin çoğaldığı, bilimin, teknolojinin ve doğanın yüksek dalgalar yarattığı bu çok kutuplu, karmaşık dünyada, ‘Yeni Düzenin Pusulası’ ile yolumuzu bulmaya çalışıyoruz” dedi.
Yüksek faiz-baskılanan kur, rekabetçiliğimizi aşındırıyor
Bu dönüşüm sürecinin yanı sıra son yıllarda yaşanan küresel daralma, jeopolitik krizler ve içerideki ekonomi politikalarının hazır giyim sektörünü olumsuz etkilediğini anlatan Narbay, “Özellikle 2022 yılı ve sonrasında enflasyon ile mücadelede seçilen yüksek faiz-baskılanan kur politikası rekabetçiliğimizi aşındırıp maliyetlerimizi dolar bazlı yüzde 26,5 artırırken; yüzde 22 üretim, yüzde 28 istihdam kaybına ve işletme sermayelerinin erimesine yol açtı. Tüm bunların neticesinde 35 yıl sonra ilk defa dünya pazarından aldığımız pay yüzde 3’ün altına düştü. TGSD olarak bu süreci aşmak için çözüm önerilerimizi kamu ve ekonomi yönetimiyle paylaşıyoruz, paylaşmayı da sürdüreceğiz. Çünkü sebebi olmadığımız bu krizi tek başımıza atlatmamız mümkün görünmüyor. Dolayısıyla devlet desteği bir tercih değil zorunluluktur” dedi.
“Türkiye markası rekabet gücümüzü artırır
Yeni hedefler koyulduğu ve birlikte hareket edildiği takdirde bir ‘Türkiye Markası’ yaratılabileceğini vurgulayan Narbay şöyle devam etti; “Hazır giyim, tekstil, moda, turizm, gastronomi ve dizi-film gibi alanlarda ülke olarak çok güçlü bir birikime sahibiz. Ancak bugüne kadar bu potansiyel bir iş birliğine dönüşmedi. Eğer bu birikimi nitelikli bir tedarik zinciri ve üretim markasıyla bütünleştirirsek güçlü bir Türkiye Markası yaratabilir, ürünlerimizin, hizmetlerimizin ve markalarımızın küresel rekabet gücünü artırabiliriz. Bu nedenle bu sektörlerimizin temsilcilerine bir çağrı yapıyoruz: Gelin; kendi özgün değerlerimizle ortak bir vizyon etrafında birleşelim. Sanayi ile hizmetleri buluşturan bir kümelenme anlayışını ortaya koyalım. Kamunun ve üniversitelerin de katkısıyla ‘Türkiye Markası’nı nasıl oluşturacağımızı ve dünyaya nasıl duyuracağımızı konuşalım.”
Tekstil ile birlikte hazır giyimin istihdamdaki önemine de değinen Narbay, “Sanayisiz bir ekonomi bu ilave atıl istihdamı nereden karşılayacak? Hazır giyim ve tekstil sektörleri her ne kadar dijitalleşse de hala en yüksek istihdam sağlayan alan olmaya devam ediyor. Sanayide karanlık fabrikaların, hizmette robotların öne çıktığı bir dünyada bile her makinenin başında bir insan emeği var. İşte bu nedenle hazır giyim ve tekstil istihdamın sigortasıdır. Bu iki sektör, bugün 850 bin kişilik istihdam, 40 milyar doların üzerinde yatırım, 27 milyar doları aşan ihracat ve 45 milyar doların üzerinde üretim gücüne sahiptir. Bu tablo göz ardı edilmemelidir. Hazır giyim ve tekstil sektörlerini feda etmek, geleceğimizi feda etmektir” şeklinde konuştu.
Marka iş birliği ve marka satın alma gibi reformlar uygulanmalı
İTHİB Başkanı Ahmet Öksüz de, iki sektörün 78 milyar dolarlık üretim gücüne dikkat çekti Öksüz, “Bu gücü birliktelikten alıyoruz. Bu üretim şartlarına rağmen eğer kazandırmaktan dolayı gurur duyuyoruz. 16,8 milyar dolar dış ticaret fazlası veriyoruz. Bize en yakın sektör bizim 5’te 1’imiz kadar. Bu konuda lideriz. Bu sektörden vazgeçme lüksümüz yok. Yüksek maliyetler bizi rekabette zorluyor. Uluslararası markalar ile geliştirilebilecek iş birlikleri gibi reformlara ihtiyaç var. İhracat pazarlarının eşit oransal dağılım göstermesi önemli. ABD en büyük hazır giyim pazarı. Dünyada yüzde 3,5 pay alırken ABD pazarından yüzde 1,6 pay alıyoruz. Potansiyelimizin henüz çok altındayız. Bu da bu pazarda henüz gidilmesi gereken yol olduğunu gösteriyor” açıklamasında bulundu.
BİRLİKTE HAREKET ETTİĞİMİZ SÜRECE KAYBETMEYECEĞİZ
TGSD Başkanı Dr. Ümit Özüren şunları söyledi; “Türk hazır giyim ve tekstil sektörleri, üretim gücünün ötesinde yarattıkları değer, istihdama katkıları ve topluma sağladıkları faydalarla da önemini ortaya koyuyor. Kumaş ve iplikle başlayan yolculuğumuz aslında geleceği dokuduğumuz bir sürece dönüşüyor. Her üründe emek, alın teri ve yarınlara dair bir umut var. Köklü tecrübemiz, güçlü üretim kapasitemiz, genç nüfusumuz ve yenilikçi ruhumuzla önümüzdeki zorlukları aşmaya, küresel rekabette yerimizi sağlamlaştırmaya hazırız. Birlikte hareket ettiğimiz sürece yolumuzu kaybetmeyeceğiz ve Türk hazır giyim sektörü olarak, yarının dünyasında da kalıcı bir iz bırakacağız.”
PES ETMEK YOK, YENİDEN AYAĞA KALKACAĞIZ
Etkinlikte konuşan İstanbul İHKİB Başkan Yardımcısı Mustafa Paşahan, hazır giyim sektörünün katma değer, istihdam ve ihracat için kritik önemde olduğunu söyledi. Kg başına 16,4 dolar ihracat değerine sahip olan sektörün geçmiş dönem ihracat performansına da değinen Paşahan, “2022’de 21,2 milyar dolarla en yüksek yılık ihracat değerine ulaştık. 2024’te 17,9 milyar dolar ihracat gerçekleşti. 2 yılda 3,3 miyar dolar kaybettik. Ama biz yeniden ayağa kalkmaya alışkınız. Alın teri ile üretim yapan üreticiler olarak pes etmek yok. Daha çok üretim yapacak ve daha çok ihracat gerçekleştireceğiz. Geçmişte olduğu gibi gelecekte de sektörün önemini koruyacağına inanıyoruz” dedi.