MERVE YİĞİTCAN
Türkiye’de 45 bin üretici ile imalat sanayinin firma bazında yüzde 10’unu, istihdamın da yüzde 5’ini karşılayan mobilya sektörü, Mobilya Dernekleri Federasyonu'nun (MOSFED) düzenlediği Uluslararası İstanbul Mobilya Fuarı'nda bir araya geldi. Fuarda “Mobilya Sektöründeki Firmalar Üzerine Yeşil Ekonomi Endeksi Oluşturulması ve Ölçülmesi Raporu" da açıklandı. MOSFED Başkanı Ahmet Güleç, raporun detaylarını paylaşırken, sektördeki güncel sorunlara ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. Kur ile enflasyon arasındaki korelasyonun bozulması nedeniyle Türk mobilyasının rakip ülkelere göre pahalı kaldığını bildiren Güleç, “Neden pahalı olduğumuzu artık müşterilerimize izah edemiyoruz. Rakiplerden kabaca yüzde 20-30 daha pahalı kalıyoruz” dedi. Şu anda mobilyada kar etmenin mümkün olmadığını kaydeden Güleç, “Karsızlık sorunu 2024’te kendini hissettirmeye başladı, 2025’te ise karlar tamamıyla aşağı geldi. Şu anda sürdürülebilir imalat yapmak, ihracat yapmak, değer yaratmak bu döviz kuru ve bu faizlerle mümkün değil. Ne yazık ki önümüze gelen bir tabağın mesela yarısı vergi ve faiz. Eğer bir ürünün yarısı faiz ve vergi ise ben maliyeti nasıl ucuzlatacağım, nasıl rekabet edeceğim. Bunu sorgulamamız lazım” açıklamasını yaptı. Güleç, şu anda sektörde kapasitelerin yüzde 60 seviyelerinde olduğunu söylerken, 2026 yılının ise ikinci yarısından umutlu olduklarını sözlerine ekledi.
Sektörün içinde bulunduğu durumun Türkiye’nin mobilya ithalatını giderek artırdığını kaydeden Güleç, “Talep düşünce arz da düşüyor ama devamlılık için üretmeye devam etmek zorundayız. Üretmek için de ya zarar edeceksiniz ya zam yapacaksınız. Tabii zam yapınca bu sefer ülkemize yurtdışından daha fazla mal geliyor. Bazı sektörler buna karşı koruma istiyor, ama bunu da doğru bulmuyorum" dedi. "Döviz ve enflasyon uyumlu değilse istediğin kadar vergi getir yine ithal mal daha avantajlı olur” ifadelerini kullanan Güleç ithalat lehine değişen dengeye dikkat çekerken şöyle konuştu:
Her yıl yüzde 10 kayıp
“2019 yılına geldiğimizde ihracatımız 5 milyar dolara çıktı, ithalatımız ise 400 milyon dolara düştü. Net 4,5 milyar dolar dış ticaret fazlası vardı. Ancak 2021- 22’den sonra ithalatımız artmaya başladı. İhracatımız da tutar bazında sabit kaldı düşmedi, ama kilogram bazında her yıl pazarımızı yüzde 10 kaybettik. Fiyatlarımızla tutar bazında dengeyi yakaladığımız için sorun yok gibi görünüyor ama pazar kaybediyorsunuz. Şu anda Türkiye’nin mobilya ithalatı 400 milyon dolarlardan 1,2 milyar dolara çıkıyorsa demek ki burada bir sorun var. Bir yanlış anlaşılma olmasın biz değerli kur istemiyoruz, ancak dengede olmasını istiyoruz.”
“Şu anda mobilyada kar etmek mümkün değil” diyen Güleç, “Sektörde karla iş yapan firma yok. Karsızlık sorunu 2024’te kendini hissettirmeye başladı, 2025’te ise karlar tamamıyla aşağı geldi. Şu anda sürdürülebilir imalat yapmak, ihracat yapmak, değer yaratmak bu döviz kuru ve bu faizlerle mümkün değil. Ne yazık ki önümüze gelen bir tabağın mesela yarısı vergi ve faiz. Eğer bir ürünün yarısı faiz ve vergi ise ben maliyeti nasıl ucuzlatacağım, nasıl rekabet edeceğim. Bunu sorgulamamız lazım” değerlendirmesinde bulundu. Güleç, şu anda sektörde kapasitelerin yüzde 60 seviyelerinde olduğunu söylerken, 2026 yılının ise ikinci yarısından umutlu olduklarını sözlerine ekledi.
Yeşil Ekonomi Endeksi, sektörün performansını ölçüyor
MOSFED’in İktisadi Araştırmalar Vakfı (İKV) ile yürüttüğü “Mobilya Sektöründeki Firmalar Üzerine Yeşil Ekonomi Endeksi Oluşturulması ve Ölçülmesi” projesine ilişkin konuşan Ahmet Güleç, “Uluslararası İstanbul Mobilya Fuarı’nı (IIFF) Türkiye mobilya sektöründeki yeşil dönüşümün küresel vitrini haline getirme hedefi yle çalışıyoruz. Bu kapsamda İktisadi Araştırmalar Vakfı’nın desteğiyle hazırladığımız MOSFED Yeşil Ekonomi Endeksi, sektörümüz için bir ilk. Sektörümüzün sürdürülebilirlik performansını ilk kez bilimsel ve sistematik şekilde ölçen bu rapor aynı zamanda AB Yeşil Mutabakatı sürecine uyumda da kritik bir rehber niteliği taşıyor. Mobilya sektörü ağaçla, ormanla, doğayla iç içe bir sektör; bu nedenle üretimden başlayarak tüm süreçlerin çevreye duyarlı şekilde yönetilmesini hem ahlaki hem ticari bir zorunluluk olarak görüyoruz. Geldiğimiz nokta itibarıyla de sektörler için yeşil dönüşüm, sadece çevresel bir tercih değil; ticari varlığını sürdürebilmesinin tek yoludur” dedi. Yeşil Ekonomi Endeksi raporunun çıktılarına da değinen Güleç, “Sonuçlara baktığımızda sektörümüzde güçlü bir farkındalık var ancak firmalar uygulama desteğine ihtiyaç duyuyor. Bu noktada bilgi eksikliği, maliyet baskısı ve finansmana erişim güçlüğü uygulamayı sınırlıyor. Özellikle büyük ve orta ölçekli firmalar önde ancak KOBİ’lerde belirgin bir kapasite açığı var. Sektörümüzün en güçlü alanı ise döngüsel ekonomi; geri dönüşüm, atık yönetimi ve yenileme uygulamaları ciddi bir potansiyel taşıyor” ifadelerini kullandı.