Türkiye ekonomisinin dinamosunu oluşturan sahaların arasında franchise ekosisteminin ayrıcalıklı bir yeri bulunuyor. Bunun nedenleri arasında ilk sırada, kriz yıllarında dahi büyüme performansı ortaya koymasını gösterebiliriz. Ülkemiz girişimcisi bu sistemi ilk yıllarından itibaren çok sevdi. İlk Mc Donald’s şubesinin İstanbul Taksim’de 1986 yılında faaliyet geçmesiyle birlikte Türkiye’ye transfer olan franchise sistemine yıllar içinde halkımız da büyük uyum gösterdi. Ekonominin rekor büyüdüğü yıllarda sektör de rekor üstüne rekor kırdı. Kriz dönemlerinde de yüksek performans gösterdi.
Örneğin tüm dünyayı saran kabus pandemi yılları… İşletmelerin, restoranların, AVM’lerin kapanmalarına karşın bana mısın demedi, kendine özgü alanlar yaratmayı başardı. İlk aylarda bocalamasına karşılık dijitalleşen mevcut işletmeler, e-ticarete çok çabuk uyum sağladılar, Yemeksepeti, Getir iş birlikleri ile öne çıktılar. Yine krizde ortaya çıkan işsizlik dalgasında, cebinde küçük de olsa sermaye yapabileceği birikimi olan, işini kaybeden binlerce insan, franchise sistemine dahil olarak iş sahibi oldu.
Türkiye’de dev bir ekosisteme dönüştü
Franchise sisteminin Türkiye’de yaygınlaşmasında büyük katkıları olan yayın ve organizasyonlara imza atan Özhan Erem’e göre bugün Türkiye’de 3 bin 500’ü aşkın zincir marka ve 65 bin mağaza, 400 bin kişiye istihdam sağlıyor. Ancak sistemin gerçek değeri, sadece iç pazardaki büyümeden değil; Türk markalarının kalıcı ihracat modeline geçişinden kaynaklanacak. Bu konuya ilişkin arka sayfadaki köşe yazısında daha ayrıntılı bilgi sunuyor Özhan Erem okuruna.
Türkiye’de kendisine 40 yıla yakın sürede geniş alanlar yakalayan franchise sistemi, elde ettiği bilgi birikimi ve işletme yeteneğini yurt dışına da taşıma imkanına sahip. 2012 yılından itibaren Çin’de Burger King markasıyla yatırım yapmaya başlayan TAB Gıda, bu know how transferinin en büyük temsilcilerinden oldu. TAB Gıda bir ara ABD’deki ana hissedarın da hisselerini aldığı Çin’de bin 500 mağazalık dev bir yapıya dönüştü. Türkiye’den de onlarca Burger King yatırımcısını, Çin’in dört bir yanına götürdü. TAB, bu yılın başındaki satış işlemi ile farklı bir rota çizse de yönünü yurt dışına çeviren çok sayıda Türk işletme sahibi bulunuyor.
"Diaspora yatırımcı" ile hızlı yol alınabilir
Özhan Erem, yurt dışı yatırım trendinin daha da hızlanacağını düşünen uzmanlardan. Çünkü ona göre Türkiye’de gücünü kuvvetini kanıtlamış bir franchise ekosistemi var. Yurt dışında da sayıları 5 milyonu bulan bir Türk diasporası. Erem’e göre, yurt dışına çıkan Türk markaları hem yerel dili hem de Türk markasının kültürünü bilen bu kesim ile yakınlaşabilir, ortak dil tutturabilir ve ticari yaşamda birlikte yürüyebilir. Erem diyor ki, “Bu çift yönlü okuryazarlık ilk yılda en kritik sürtünmeleri azaltıcı: müşteri iletişimi, ekip yönetimi ve tedarik akışıyla daha pürüzsüz ilerler. Hizmet standardı daha tutarlı olur; küçük iletişim kazalarının büyüyüp franchise ilişkisini yıpratmasının önüne geçilir.”