
Küresel çelik piyasası hızla koruma duvarları örerken, Türkiye’de sektörünün alarm zilleri artık çok daha yüksek sesle çalıyor. Türk çelik sektöründe enerji maliyetlerinden Avrupa ve ABD’nin kota baskısına, işçilik giderlerinden güçlü TL’ye kadar pek çok sorun rekabet gücünü aşındırırken, Türkiye’nin kendi koruyucu kalkanını gecikmeden devreye alması gerektiği yolundaki uyarılar artıyor.
Çelik sektörünün her yıl merakla beklediği "Çelik Piyasalarında Yeni Ufuklar" konferansının 20’ncisi dün İstanbul Marriott Hotel Asia'da gerçekleştirildi. SteelOrbis tarafından düzenlenen etkinlik, sektörün önde gelen firmalarından üst düzey yöneticileri ve uzmanları bir araya getirerek küresel pazarlara dair beklentilerin ve değerlendirmelerin paylaşıldığı önemli bir platform oldu.
Dalbeler: Sektörde dengeler bozuldu

Dünya Çelik Birliği Başkanı ve Çolakoğlu Metalurji Genel Müdürü Uğur Dalbeler, yaptığı konuşmada, çelik sektörün içinde bulunduğu tabloyu “dengesiz, adaletsiz ve sürdürülemez” olarak nitelendirdi. Dalbeler’e göre dünyada korumacılık duvarlarının yükseldiği bir dönemde Türkiye de koruma kalkanları kaldırmalı.
Dalbeler, Avrupa başta olmak üzere birçok ülkenin artık büyük çaplı korumacı adımlar attığını hatırlattı ve adil şartlarda rekabet edilemeyen bu ortamda Türkiye’nin kapasite fazlasıyla piyasayı bozan aktörlere karşı kendi üreticisini koruyacak önlemler almak zorunda olduğunu ifade etti.
Avrupa’dan Türkiye’ye baskı
Dalbeler, Avrupa’nın kota uygulamalarının Türkiye üzerindeki baskıyı daha da ağırlaştırdığını söyledi. 1 Ocak’ta yürürlüğe girecek Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması piyasada belirsizlik yarattığına dikkat çeken Uğur Dalbeler, AB’nin çelik ithalat kotalarının yüzde 50 oranında daralması halinde Türkiye’nin AB’ye çelik ihracatı yüzde 60–65 seviyelerinde kayıp yaşayabilir” uyarısı yaptı.
İlk kez ithalat ihracatı aştı
Zira Türkiye’nin çelik piyasasında ilk kez ithalatın ihracatın önüne geçtiği bir dönemden geçiyoruz. Bunun temel nedeni Çin ve diğer ülkelerden gelen sübvansiyonlu ürünler. Dalbeler, Çin’den gelen sıcak rulo sac için 470 dolar/ton ödenmesinin Türkiye’de üreticilerin rekabet gücünü törpülediğini söyledi. Kapıların açık tutulmasının çelik sektöründe büyük hasara yol açabileceğini dile getiren Dalbeler, “Türkiye daha güçlü koruma önlemleri almak zorunda” vurgusu yaptı. Dalbeler, konuşmasında, “Eğer Türkiye kendi pazarını korumaya yönelik daha güçlü adımlar atmazsa, kapasite fazlalığına sahip ülkelerin agresif ihracat politikaları nedeniyle yerli üreticinin zarar görmesi kaçınılmaz” mesajı verdi.
Enerji maliyetleri üreticinin belini büküyor
Konferansta katılımcılar sektörün en büyük sorunu olarak enerji maliyetlerine işaret etti. Sanayi elektriğinin fiyatı, Rusya-Ukrayna savaşından sonra neredeyse iki katına çıkarken, Türkiye dünyanın en pahalı elektrikle çelik üreten ülkelerinden biri hâline geldi. ABD’deki çelik üreticisinin 3 katı enerji maliyetimiz var. İşçilik maliyetlerimizin de yeni yılda 5l öncesine göre 4 kat artması bekleniyor. Enerji maliyetlerinin kalıcı biçimde yüksek seyretmesinin sektörün maliyet yapısını baskı altında tuttuğunu belirten Dalbeler, “Bu yük sürdürülebilir değil. Üretici fiyatları zorlanıyor, rekabet gücü eriyor” ifadelerini kullandı.
“Türkiye hedef pazar haline geldi” uyarısı
Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan konferansta yaptığı açıklamada, Türkiye’de sektörün Mehteran gibi 2 ileri 1 geri gittiği değerlendirmesinde bullundu. Yayan’ın verdiği bilgiye göre, dünya ham çelik üretimi 2021’den bu yana sistematik şekilde geriliyor.
Küresel ligde 7’nci olabiliriz
Türkiye’de ise 2022 ve 2023’teki gerilemenin ardından toparlanma yaşanıyor. Üretimin 31,3 milyon tonla Türkiye’yi dünyada yedinciliğe taşıyabileceği belirtiliyor. Özellikle Türkiye’nin Güney Kore ve Rusya ile arasındaki üretim farkının daraldığı dikkat çekiyor. Ancak Yayan’a göre çelik sektörünün gidişatı “iki ileri bir geri. Zira sektördeki büyüme oranı Türkiye ekonomisindeki büyümenin gerisinde kalıyor.
Nihai üründe Rusya ve Çin bize göz dikti
Tüketim tarafından ise güçlenen bir görünüm var. Nihai mamul tüketiminin 2025’te yüzde 2,6 artışla 39,3 milyon tona çıkması beklenirken, bu durum Türkiye’yi diğer ihracatçı ülkelerin hedef pazarlarından biri haline getiriyor. Özellikle Rusya ve Çin’den ithalatta ciddi artış görülüyor. Uzakdoğu’dan gelen Çin kaynaklı ithalat baskı yaratıyor. Yayan, Çin’de sektöre sağlanan OECD ortalamasının 10 kat üzerindeki devlet desteğiyle üretimin arttığını hatırlatıyor
TRT payı isyanı
Avrupa’da Yayan’ın tabiriyle neredeyse günü birlik açıklanır hale gelen korumacı tedbirleri ve ABD’nin korumacı tavrı da Türkiye için sorun yaratıyor. Yayan Türkiye’de ise TRT payı ve çevre katkı payı gibi ek yüklerin üreticiler üzerinde ciddi bir kambur haline geldiğini hatırlatıyor ve hükümete destek çağrısı yapıyor: “Hükümetin tedbir alması gerekiyor. Bu sınırlarımız ötesindeki tedbirler karşısında sessiz kalma lüksümüz yok. Çoğu ülke dahilde işleme rejimine izin vermiyor. İçeride de izin verilemeyecek seviye geldik. İthalatı sınırlayıcı tedbirler alınmalı”
Hindistan yeni Çin olma yolunda
Yayan, küresel çelik söktürende rekabeti kızıştıracak yeni bir nokta parmak bastı; Hindistan’daki ihracat artışı. Çin’den sonra Hindistan’ın da kapasite artırma çabası içinde olduğunu ifade eden Yayan, “Her yıl yüzde 10 gibi artış var. Çin ile başa başa gelme potansiyeli var. Çinlerimiz bir iken iki oluyor. Hindistan dünyada rekabeti daha da zorlaştırıyor.