FİKRİ CİNOKUR/ANTALYA
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından başlatılan Yerel Kalkınma Hamlesi kapsamında Antalya için 4 stratejik yatırım alanı belirlendi.
TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve Antalya Ticaret Borsası (ATB) Başkanı Ali Çandır, üyelerinin finansmana erişimini kolaylaştırmak amacıyla yılbaşından bu yana uğraştıkları "TOBB Nefes Kredisi"nin temmuz ayı başında başlattıklarını anımsattı. Kredinin yeniden devreye alınması, zor durumda olan üyelerine önemli bir destek sağladığını ifade eden Çandır, ‘’Kredi imkanının yeniden sunulmasında emeği geçen başta TOBB Başkanımız Sayın M. Rifat Hisarcıklıoğlu olmak üzere, Kredi Garanti Fonu ve projeye destek veren banka yöneticilerine teşekkür ediyorum. TOBB olarak, kredi limitinin artırılması yönündeki girişimlerimiz ise devam etmektedir.’’ dedi.
Antalya için 4 stratejik yatırım
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından başlatılan "Yerel Kalkınma Hamlesi" kapsamında Antalya için 4 stratejik yatırım alanı belirlendiğine dikkat çeken Çandır, şunları kaydetti:
‘’Antalya için 4 stratejik yatırım alanı belirlendi. Bunlar, Sporcu Sağlığı ve Performans Merkezi, Katma Değeri Yüksek Tıbbi ve Aromatik Bitkisel Ürünlerin Üretimi, Mikroalg Tabanlı Omega-3 ve Biyogübre Üretimi ile Organik Sera Atıklarından Selüloz ve/veya Mikrobiyal Gübre Üretim Tesisi. Bu yatırımlara yönelik makine desteği, faiz/kar payı desteği, KDV istisnası, yatırım yeri tahsisi, gümrük vergisi muafiyeti ve sigorta primi işveren desteği sunulmaktadır. Üyelerimiz ve sektörümüz tarafından bu fırsatın değerlendirilmesini diliyorum.‘’
OECD ve FAO Raporu
Küresel tarım ve gıda ticaretinde korumacılığın giderek yayıldığını, Türkiye’nin de buna karşı gerekli önlemleri almak zorunda olduğuna dikkat çeken Ali Çandır, şöyle devam etti:
‘’Adına ister sürdürülebilirlik kriterleri deyin ister gıda güvenliği ya da başka bir kısıtlayıcı gümrük standardı deyin! Bunların hepsinin esası, yurt içi üreticiyi kollamaya çıkıyor. Örneğin AB, bütçesinin yüzde 40’nı bu işlere ayırıyor. Çünkü tarım ve gıda ürünlerindeki arz güvenliği özellikle salgın ve sonrasında stratejik bir önem kazanmıştır.’’
Hayvancılık, tavukçuluk ve balıkçılıkta tehditler bekleniyor
OECD ve FAO iş birliğinde hazırlanan 2025-2034 Tarımsal Görünüm Raporu’nda, önümüzdeki 10 yıla ilişkin tarımsal ürün piyasalarına dair beklentilerin değerlendirildiğine dikkat çeken Çandır, şunları kaydetti:
‘’Kentimizi, ülkemizi ve sektörümüzü yakından ilgilendiren değerlendirmelere göre, tarım dünyasını zorlu bir dönem beklemektedir. Rapora göre, önümüzdeki on yılda tarımsal üretimde toplam yüzde 14 artış beklenirken, tüketimdeki artış yüzde 13 seviyesinde kalacaktır. Ancak bu artışların büyük bölümü düşük ve orta gelirli ülkelerde gerçekleşecektir. Özellikle Asya ve Afrika ülkeleri ön plana çıkacaktır. Bu bölgelerde hem satın alma gücündeki artış hem de tarımsal verimlilikteki görece yükselme bu gelişmeleri tetiklemektedir. Örneğin tarımsal alanlarda yıllık binde 1,4’lük bir artış öngörülürken, tahıl üretiminde yıllık yüzde 1,1’lik bir büyüme beklenmektedir. Alan artışı ile üretim artışı arasındaki bu yaklaşık 10 kat fark, verimlilik artışından kaynaklanmaktadır. Hayvancılık, tavukçuluk ve balıkçılık konularında da benzer tehditler bizi beklemektedir. ‘’
Hazırlıklı olunmalı
Gelecekteki 10 yılda yaşanması olası gelişmelere karşı Türkiye’nin de şimdiden hazırlıklı olması gerektiğini anlatan Çandır, şöyle devam etti:
‘’Tarım alanlarımızı artırmalı ve mevcut tarım topraklarımıza gözümüz gibi bakmalıyız. Tarımsal faaliyette bulunan vatandaşlarımızı asla yıldırmamalıyız ve motive etmeliyiz. Çünkü bir taraftan iklim değişikliği zorlukları diğer taraftan küresel arz ve talep koşullarının zorlamaları karşımızda durmaktadır. Bunlara ilave olarak bir de tarımsal faaliyetlerin sürdürülmesine yönelik yaratılmış zorlamalar ile üretimden vazgeçmek zorunda kalan ciddi bir kesimle karşı karşıya kalmamalıyız.’’
Uzun yıllar dile getirdikleri genel tarım sayımının başladığını anımsatan Ali Çandır, ‘’Bu sayımdan en büyük beklentimiz, arazi varlığımız, hayvan mevcudumuz, makine parkımız, tarımsal işletmelerimiz, çalışanlarımız ve arazi kullanım şeklimiz gibi temel başlıklarda, doğrudan sahada yapılan kapsamlı ve gerçekçi bir tam sayımın gerçekleştirilmesidir. Ancak bu sayede, tarım sektörümüzde farklı kesimler, bölgeler ve ürünler için ihtiyaçlara dayalı, gerçeklerle uyumlu bir üretim planlaması yapılabilecek; buna bağlı olarak da daha etkili ve hedef odaklı bir destekleme politikası hayata geçirilebilecektir.’’ dedi.