FİKRİ CİNOKUR/BURDUR
Burdur Belediyesi tarafından Yerel İklim Konferansı düzenlendi.
Konferansa İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı ve Sağlıklı Kentler Birliği Başkanı Cemil Tugay, Çankırı Belediye Başkanı İsmail Hakkı Esen, Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç ve Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, Bucak Belediye Başkanı Hülya Gümüş, Yeşilova Belediye Başkanı Okan Kurd, Çavdır Belediye Başkanı Ali Okan Yücel de katıldı.
Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, toplantıya birçok paydaşın davet edilmesine rağmen katılmamalarına sitem etti. Ercengiz, ‘’Davet ettiğimiz kesimlerin büyük bir bölümünü göremedik. Oysa içinde bulunduğumuz sorun ne yalnızca yerel yönetimlerin sorunudur, ne sadece bu mesele üzerine kafa yoran birkaç insanın sorunudur, ne de tek başına çözüm üretebilecek dar bir grubun omuzlayabileceği bir meseledir’’ dedi.
Geçen yıl yaşanan su sıkıntısının toplum olarak ortak bilinçten uzaklaşmaya ve giderek bireyselleşmeye başladığının acı bir göstergesi olduğunu ifade eden Ercengiz, şunları kaydetti:
‘’Şehrimiz yüksek bir coğrafyada bulunuyor. Suyu vermeye başladığımızda, en alçak bölgelerde yer alan mahallelerde genellikle tek ya da iki katlı bahçeli evlerin bulunduğu, çimlerin sulandığı, peyzaj düzenlemesinin yoğun olduğu alanlarda su en son kesilir. Bu bölgelerde yaşayan vatandaşlarımıza suyun azaldığı dönemlerde defalarca rica ettik.’’
"Tarım ve hayvancılık iyi yönetilmeli"
Suyun dikkatli kullanımı için Burdurlulara uyarıda bulunduklarını anımsatan Ercengiz, sözlerini şöyle sürdürdü:
‘’Buna rağmen bir vatandaşımız (Parası neyse veriyorum, suyu da kullanıyorum) diye yanıt verdi. Bu cümle, toplum olma duygusundan ne kadar uzaklaştığımızı ortaya koyuyor. Su meselesi, belediye başkanının, su işleri müdürünün ya da birkaç yöneticinin sorunu değildir. Su bittiğinde hepimizin suyu bitecek. İşte o an geldiğinde, ne kadar büyük bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu herkes çok daha net anlayacaktır. Su sorununun bizi ilgilendiren kısmı yalnızca kentsel tüketim değil. Asıl sorun tarım ve hayvancılığın doğru yönetilmesidir. Yıllarca tarıma dayalı hayvancılık modeliyle yaşayan bir ülkeyken, bugün hayvancılığa dayalı tarım modeline zorlanıyoruz. Mısır, şeker pancarı ya da yonca ekim alanları hızla genişliyorsa bu insan ihtiyacından değil, hayvan besleme zorunluluğundan kaynaklanıyor.’’
"Burdur Gölü’ndeki çekilme endişe veriyor"
Burdur Gölü’ndeki çekilmenin artık büyük endişe vermeye başladığına dikkat çeken Ali Orkun Ercengiz, şöyle devam etti:
‘’Burdur Gölü’ndeki kaybın boyutu akıl almaz noktada bulunuyor. Su kurulu toplantılarında gölün yalnızca buharlaşmayla kuruduğu söyleniyor ama göl var olduğundan beri buharlaşıyor. Asıl sorun gölü besleyen kaynakların kesilmesi ve yeraltı suyumuzun hızla tüketilmesi. Hal böyleyken yıllardır tarım ve hayvancılık politikalarında neredeyse hiçbir yapısal adım atılmadı. Sonuçta insani su tüketimini kısmaya çalışıyoruz. Oysa insani tüketimi tamamen durdursak bile toplam su kullanımının yalnızca yüzde 10’unu ediyor.‘’
"Kalkınma çevreye zarar vermeden olmalı"
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay da, Türkiye’nin temel sorunlarının genellikle yoksulluk ve işsizlik olarak görüldüğünü söyledi. Tugay, “Bugün tüm ekonomik sorunları çözecek kaynağımız olsa bile iklim krizi var. Bu, ağırlığı giderek artacak, çözümü ise yıllara yayılacak bir sorun” dedi.
BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı (COP) toplantılarının iklim diplomasisinin yol haritasını çizdiğini anımsatan Tugay, şöyle devam etti.
‘’Yüksek emisyonlu ülkeler sorumluluklarını öteledi. Yeşil dönüşüm için güçlü irade çıkmadı. Bu yılki zirvede en umut verici gelişme yerel yönetimlerin güçlü duruşu olmasıdır. Geleceğin iklim yönetişimi yerelde şekilleniyor. Değişen yağış rejimleri, kuraklık, aşırı sıcaklıklar ve yeni hastalık riskleri tüm canlı yaşamını tehdit ediyor. Türkiye, küresel emisyonların yalnızca yüzde 1’inden sorumlu. Büyük ülkeler ekonomik çıkarları nedeniyle gerekli adımları atmaktan kaçınıyor.’’
İklim krizine karşı mücadelenin iki yönü olduğunu anımsatan Tugay, “Birincisi krizi durdurmak. Bu sınırlı ama yine de yapmalıyız. İkincisi ve daha önemlisi yeni koşullara uyum sağlamak. Buna odaklanmalıyız” dedi.