MEHMET KAYA
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1 Ekim’de yeni dönem çalışmalarına başlayacak. Öncesinde siyasi gündem Cumhuriyet Halk Partili belediyelere yapılan operasyonlarla iyice ısındı. O arada, enflasyonla mücadele programı aksamaya başladı ve istenen hızda enflasyon düşüşü sağlanamadı. Gelirler eriyor. İşveren bir yandan işgücüne yönelik “yüksek maliyet” dese de çalışanların geçinemediği ortada.
Yaz aylarının emek gündemi memurlar ile kamuda çalışan işçilerin ücretlerinin belirlendiği toplu sözleşmeler oldu. Diğer yanda ise esas zorlu süreç Aralık ayı içinde asgari ücret için görünüyor. Buradan çıkacak sonuç ve diğer sözleşmeleri de etkileyecek. Asgari ücret Türkiye’nin toplu sözleşmesi haline geldi çünkü çalışanların yarısı asgari ücretli, yüzde 60’ın üstündeki kesim de komşu ücret denilen asgari ücretin biraz üzerinde maaş alabiliyor..
Masada işçi olmadan asgari ücret tespit edilebilir mi?
Bugünden asgari ücretin konuşulması için bu yıl bir vesile var: TÜRK-İŞ, sonuca hiçbir katkı veremedikleri gerekçesiyle Asgari Ücret Tespit Komisyonuna katılmayacağını açıkladı. Peki mevcut haliyle komisyon TÜRK-İŞ olmadan çalışabilir mi? Hukuken önünde bir engel yok. Ancak 1900’lerin başında oluşmuş, demokratik ülkelerin çalışma hayatı düzeni olan işçi-işveren- hükümet dengeli endüstriyel ilişkiler açısından işçinin masada olması gerekli. TBMM 1 Ekim’de çalışmalarına başlayacak. Tespit komisyonunun çalışma usulüne ilişkin konu aslında Kanun gerektirmiyor. Komisyonun nasıl çalışacağına dair yönetmeliği yapma yetkisi 4857 sayılı kanunla müştereken Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığına verilmiş durumda. Şimdilik konu gündemde değil ama siyasetteki huzursuzluk enflasyonu, enflasyon, vatandaşı huzursuz ettikçe, sadece siyasi ortam değil, endüstriyel ilişkiler de baskı altında kalmaya başlayacak. Endüstriyel ilişkilerdeki “huzursuzluğun” geçmiş tüm deneyimlerin ışığında, başka alanlardaki huzursuzluğa benzemediğini herkes kabul edecektir.