FİKRİ CİNOKUR/ANTALYA
QNB Türkiye Genel Müdürü Ömür Tan, dijitalleşme ve sürdürülebilirliğin yalnızca bir “çevre hareketi” değil, bir “rekabetçilik meselesi” de olduğunu vurguladı. Tan “Dijitalleşmede geri kalmak maliyetlerin artması demektir. Önümüzdeki dönem rekabette kalıp kalmama dönemi olacak. Sınırda karbon düzenlemesi dışında kalırsanız rekabet etme şansınız kalmaz. Maliyetleri düşürmekten başka çaremiz yok. Bunda da dijitalleşmeden başka çaremiz yok” ifadelerini kullandı.
QNB Türkiye’nin reel sektörün dönüşümü için hayata geçirdiği “QNB Dijital Köprü Anadolu Buluşmaları”nın 18’incisi Antalya’da gerçekleştirildi. EKONOMİ Gazetesi ve Bloomberg HT işbirliği ile Antalya Akra Barut Otel'de düzenlenen buluşmaya, Antalya iş dünyası büyük ilgi gösterdi. Panelde dijitalleşme ve sürdürülebilirlik odaklı güncel eğilimler değerlendirilerek ticaretteki bu dönüşümün iş dünyasına etkilerine dair görüşler paylaşıldı.
Bloomberg HT Program Yapımcısı Dr. Pelin Yantur’un moderatörlüğünü üstlendiği toplantıda QNB Genel Müdürü Ömür Tan, EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, Bloomberg HT Genel Yayın Yönetmeni Açıl Sezen 2025’i değerlendirip 2026 beklentilerini; Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Yusuf Hacısüleyman da kentin gelecek vizyonunu paylaştı.
Toplantıda konuşan QNB Türkiye Genel Müdürü Ömür Tan, ikiz dönüşümün sadece bir çevre hareketi gibi algılanabildiğinin altını çizerek, “Sürdürülebilirlik ve dijitalleşme rekabetçilik demek. Dijitalleşmede geri kalmak demek maliyetlerin artması demektir. Önümüzdeki dönem rekabette kalıp kalmama dönemi olacak. Sınırda karbon düzenlemesi dışında kalırsanız rekabet etme şansınız kalmaz. Maliyetler daha da çok artar. Türkiye’de fiyatlar artarken üretim maliyetleri de artıyor. Maliyetleri düşürmekten başka çaremiz yok. Bunda da dijitalleşmeden başka çaremiz yok” diye konuştu. “Biz de QNB Türkiye olarak müşterilerimizin maliyetlerini düşüreceği yatırımlara kaynak sağlamaktan mutluluk duyuyoruz” diyen Tan, “Bugün proje finansmanı kredilerimizin yaklaşık yüzde 37’si sürdürülebilir kaynaklardan oluşuyor ve toptan fonlama kaynaklarımızın yaklaşık yüzde 30’unu sürdürülebilirlik taahhütlü kaynaklardan sağlıyoruz. Bu güçlü kaynak yapısı, firmalarımızın yeşil dönüşümünü destekleme kararlılığımızı pekiştiriyor. Önümüzdeki dönemde küresel rekabette geri kalmamak için bu dönüşümün vazgeçilmez olduğuna inanıyoruz” açıklamalarında bulundu.
ENFLASYON ŞEKER HASTALIĞI GİBİ…
QNB Genel Müdürü Ömür Tan, 2025 ekonomisini değerlendirerek, 2026 yılı öngörülerini de anlattı. 2025 yılının hem makro hem de bankacılık açısında zor bir yıl olduğunu vurgulayan Tan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2025 zor bir yıl oldu. Faizlerdeki inişler beklediğimizden zayıftı. 2024’teki yüzde 40-45 enflasyondan 2025 sonu itibariyle yüzde 32’ye enflasyonunu çekmemiz iyiydi. Enflasyonu aşağıya çekmek için çalışılıyor. Enflasyon adeta şeker hastalığı gibi… İçten içe eritiyor. Bundan kurtulmak için karşılıklı olarak ilaçları içmemiz gerekiyor. Türkiye’nin 2025 yılsonu yüzde 32 olan enflasyon hedefini 2026 yılsonu yüzde 23 seviyelerine çekme çalışmaları devam ediyor. Enflasyonu yüzde 32’ye indirmek zordu, yüzde 10’lara indirmek daha da zor olacak. Döviz kredilerine talep artıyor. Eğer stratejik gelişmeler olmazsa daha da artacak. Biz de banka olarak daha çok kredi vermek ve mevduat toplamak istiyoruz. Kredilerdeki üst limitler bizleri zorluyor. Tüm bu görünüm içinde 2026’nin 2025’ten daha iyi olacağını öngörüyoruz.”
ANTALYA 6. EN BÜYÜK EKONOMİ
Antalya ekonomisini de değerlendiren Genel Müdür Tan, Türkiye genelinde müşterilerinin kar marjlarının düştüğü, maliyetlerinin arttığı bir dönemde 300 bin kullanıcı ve KOBİ’lere destek olmaya çalıştıklarını söyledi. Antalya’nın turizm ve tarım ve sanayi sektöründe birçok fırsatı barındırdığını belirterek, “QNB olarak iş insanlarının, sanayinin, tarım ve turizm sektörlerinin yanında ekonomiyi desteklemeye devam ediyoruz” dedi.
Antalya’nın tarım, turizm ve ticaretten oluşan 3 T’nin yanına dördüncü T olarak teknolojinin geldiğini ifade eden Tan, şunları kaydetti: “Antalya, ülkenin en büyük 6. en büyük ekonomisi durumunda. DNA’sında entegre bir ekonomi modeli var. Turizmde sezonu sonsuzluğa getirmek, yıl boyunca gelir getirmek önemli. Banka olarak birçok ürünümüz var. 7 yıl önce Türkiye’de Turizm Bankacılığını kurduk. Finansman ihtiyacının en pik döneminde sektörün yanındaydık. İster Türkiye’nin bacasız sanayisi diyelim, ister Türkiye’nin petrolü; turizm ülkemiz için çok önemli. Biz turizm gelirlerinin kişi başı daha da artırılmasından yanayız. Bu nedenle turizmde de ürünlerimizi daha çok çeşitlendiriyoruz.”
GÜLDAĞ: DÜNYADAKİ TÜRBÜLANS TÜRKİYE’NİN ÖNÜNÜ AÇABİLİR
EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ da toplantıda yaptığı konuşmada, Antalya ve ülke ekonomisini değerlendirerek, Türkiye’nin potansiyelinin daha da iyileştirilmesi ve geliştirilmesi için yeni politikaların belirlenmesi gerektiğini dile getirdi.
Güldağ, “Kurlarda turizmciyi, ihracatçıyı destekleyecek bir görünüm olmayacak. Siyaset direksiyonda, ekonomi arka koltukta. Bunların yer değiştirmesi gerekiyor. Öncelikli gündem siyasetin değil ekonominin olmalı. Dünyadaki türbülans Türkiye’nin önünü açabilir” diye konuştu.
SEZEN: COP31 ANTALYA İÇİN FIRSAT OLACAK
Bloomberg HT Genel Yayın Yönetmeni Açıl Sezer de dünya liderlerinin COP31 toplantısı için Antalya’ya geleceğini anımsatarak, sürdürülebilirliğin odağına Antalya’nın yerleşebileceğinin altını çizdi. Sezen, ekonominin de fotoğrafını çekerek, “Makro ekonomi açısından 2025 zor bir yıl oldu. 2025 iyi olacaktı ama çetin geçti. 2026 yılında enflasyonun düşüş trendi devam ediyor. Devlet, hedef koyarken iyimser olmak zorunda. Piyasalar yüzde 23-27 arası enflasyon bekliyor. İşler iyi giderse yüzde 23, kötü giderse de yüzde 27 hedefleniyor. 1,5 yıldır yüksek faizle yaşıyoruz. 2026’da da çok büyük bir canlanma ve çok büyüme olmayacak” değerlendirmesinde bulundu.
Hacısüleyman: 2026’ya umutlu bakıyoruz
Toplantıda konuşan ATSO Başkanı Yusuf Hacısüleyman Antalya ekonomisiyle ilgili bilgiler vererek, “Antalyamız Türkiye’nin 6. en büyük ekonomisi. Kente 17 milyon yabancı, 6-7 milyon da yerli turist geliyor. Turizm gelirlerimiz 17 milyar dolar, tarımda sektörün ihracat gelirleri ile birlikte gelir 2,5 milyar dolar, sanayi ihracatından da 500 milyon dolar sağlıyoruz” dedi.
Rakamların turizmin lokomotif sektör olduğuna işaret ettiğini belirten Hacısüleyman, “Ancak daha az turistle daha fazla geliri artırabilmenin yollarını yaratmalıyız. Turizmde yeni bir strateji değişimine gitmeliyiz. Türkiye’de 200 milyon geceleme yapılıyor. Bunun yüzde 48’i Antalya’da gerçekleşiyor. Turistler, kişi başı 972 dolar harcama yapıyor. Antalya, dünyada en fazla turist gelen şehirler arasında. Bu dönüşümü kaçırmamalıyız” dedi.
Konaklama vergisi yerel yönetimlere de paylaşılmalı
Turizmde başarılı olmak için konaklamada ‘Yenileme Dönemi’nin kaçırılmaması gerektiğini ifade eden Hacısüleyman, “Aksi takdirde maliyetler çok artar, çok büyük harcama yaparız. Turizm bölgelerinde altyapıyı gerçekleştirmekte yerel yönetimler yetersiz kalabiliyor. Turistten konaklama vergisi alınıyor. Ancak bu merkezi hükümetin bütçesine gidiyor. Konaklama vergisinin yarısı yerel yönetimlere bırakılmalı, paylaşılmalı” diye konuştu.
3T’nin yanına bir T daha eklemek istiyoruz
“Antalya’nın 3T’si vardır. Tarım, turizm ve ticaret. Bunların yanına bir T daha koymak teknoloji sektörünü geliştirmek istiyoruz” diyen Hacısüleyman, “ATSO’ya kayıtlı 2 bin 200 teknoloji şirketimiz var” açıklamalarını yaptı.
Hiçbir şirketimizi kaybetmek istemiyoruz
Ekonomide 2025 yılını değerlendiren ve 2026 beklentilerini anlatan ATSO Başkanı Hacısüleyman, sözlerini şöyle sürdürdü: “2025’e girerken zor bir yıl olacağını b iliyorduk. 2026’nın daha iyi olacağını umuyoruz. Yeni yılda döviz kurlarının ne olacağı, bu artışın enflasyonun altında mı kalacağı soruları bizi düşündürüyor. Ayrıca kredi limitlerinin sınırlandırılması üretim için iyi değil. Biz hiçbir şirketimizi kaybetmek istemiyoruz. Biz girişimciyiz. 2026’ya umutla bakıyoruz. Ancak, ‘en kötü geride kaldı’ diyemiyoruz. O nedenle tüm gelişmelere karşı hazırlıklı olmalıyız.”