MERVE YİĞİTCAN - YENER KARADENİZ
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) ağustos ayı meclis toplantısı Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın katılımıyla ve “Sanayinin Sorunlarına Yeni Nesil Bir Bakış Açısıyla Çözüm Arayışı” ana temasıyla gerçekleşti. Toplantının açılışında konuşan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, ekonomideki genel görünüme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Enflasyonda kademeli düşüş eğiliminin sürdüğünü; büyümenin ılımlı tempoda, cari açık ve sermaye akımlarına ilişkin risklerin de genel olarak dengeli göründüğünü kaydeden Bahçıvan, Merkez Bankası’nın rezervlerinde iyileşme, risk primlerinde de gerilemenin sürdüğünü anlattı. Ancak bu üç başlıkta henüz arzu edilen noktada olunmadığını vurgulayan Bahçıvan, şöyle devam etti: “Kredi notlarımızın hala ‘yatırım yapılabilir’ seviyelerin altında olduğunu unutmayalım. …Ve elbette, mali disiplin tarafında da atılması gereken adımlar var. OVP’nin en temel hedefi olan enflasyonla mücadelede temel mal kalemlerinde önemli bir mesafe katedilmiş durumda. Ancak halen bu mücadelenin başarıya ulaşmasındaki en büyük engel, başta kira ve eğitim olmak üzere hizmet kalemlerinin katılığını sürdürmesi olarak dikkat çekiyor. Nitekim, sanayinin satış fiyatlarını yansıtan yurtiçi ÜFE enflasyonu yüzde 20’lere kadar inmiş olmasına karşın, katılıkların devam ettiği hizmet sektörü enflasyonu ise halen yüzde 48’lerde seyrediyor. Bu nedenle Merkez Bankamız da enflasyonda ihtiyatlı duruşunu koruyor. Dolayısıyla OVP’nin enflasyonla mücadele temel hedefi açısından sanayi sektörümüzün görevini fazlasıyla yerine getirmekte olduğu açık. Buna rağmen, sebebi olmadığımız bir enflasyonun çok üzerinde bir kredi faiziyle karşılaşıyor olmamız da bu konuda büyük ve haksız bir bedel ödediğimizi ortaya koyuyor.”
Halka arz için onlarca firma sıra bekliyor
Sanayinin karsızlık ve verimsizlik sorunlarında kamunun da rolünün olduğu bazı hususlara da değinen Bahçıvan, şöyle devam etti: “Sanayimizin finansmana erişim sorunlarını tartışırken, banka kredilerinin dışındaki araçlara dönük ilgisinin düşük kaldığını, sermaye piyasası araçlarının kullanımını yaygınlaştırmak gerektiğini her fırsatta ifade ediyoruz. Özellikle halka arz konusunda sanayiciler olarak iğneyi sıklıkla kendimize batırıyoruz. Yakın geçmişte halka arz süreçlerinde yapılan yanlış uygulamaların, bugün ne yazık ki gerçek fayda sağlayabilecek şirketlerimizin halka arz süresini geciktirdiği gerçeğiyle karşı karşıyayız. Aylardan beri SPK’da halka arz için sıra bekleyen onlarca firmamızın bu bekleyişlerinin daha fazla uzamaması gerekiyor.”
Yapısal reformlara zaman ayıramıyoruz
Bahçıvan, konuşmasının sonunda yapısal reform ve hukuk vurgusu da yaparak, “Ekonomide son zamanlarda yaşadığımız gelgitlere ayrılan zaman nedeniyle başta demokrasimizi geliştirecek hukuk alanı olmak üzere yapısal reformlara ne yazık ki yeterince zaman ayıramıyoruz. Oysa hukuk bir toplum için her şeydir. Öyle ki, gelişmiş ülkelere bakıldığında, iki temel direk üzerinde yükseldiklerini görüyoruz: Hukuk ve ekonomi. Dolayısıyla bu iki direk arasındaki ilişkinin uyumlu olması da çok büyük bir önem taşımaktadır” ifadelerini kullandı.
■ Finansman sorunu yatırım iştahını sınırlıyor
Uzun süredir yüksek seyreden reel faizler ve banka kredilerine yönelik kısıtlamaların, finansmana erişimde de ciddi bir sıkıntı yarattığına işaret eden Bahçıvan, bunun da iç talebi zayıflatmanın yanı sıra karlılığı baskı altına alarak yatırım iştahını sınırlamaya devam ettiğini belirtti. “Bugün sanayi sektörünün tüm sorunlarının temelinde kârsızlık; yani katma değer üretememek, ana faaliyetlerimizden kalıcı kazanç elde edememek yer alıyor” diyen Bahçıvan, şu ifadeleri kullandı: “Bu kârsızlık sorunu yalnızca konjonktürel gelişmeler veya şoklardan kaynaklı değil. Sorunun giderek kronikleşmesinde firmalarımızın hatalı uygulamaları, yönetsel eksiklikleri ve hiç kuşkusuz, yakın geçmişteki sürdürülebilir olmayan, rasyonellikten kopuk ekonomi politikalarının da etkisi var. Sanayimizin kârsızlık problemini yalnızca ücret, kur ya da faiz gibi geleneksel rekabet ve maliyet unsurlarına bağlamak, bizce konuyu çok basite indirgemek anlamına geliyor. Yaşanan sorun, bu unsurların çok ötesine geçen ve artık daha fazla erteleyemeyeceğimiz yapısal bir verimlilik problemine işaret ediyor.”--- Yakın zamanda yapılan çalışmaların, toplam faktör verimliliği artışındaki zayıflığın en önemli sebeplerinden birisinin kaynakların optimal dağılımından uzaklaşmak olduğunu gösterdiğine işaret eden Bahçıvan, “Nitekim, ekonomiye anlamlı bir verimlilik katkısı sağlamadığı, iş modeli sürdürülebilir ve rasyonel olmadığı halde, kamunun finans ve teşvik paketlerinden neredeyse eşit ölçüde yararlanan ve toplam kredi hacminde önemli yer tutan çok sayıda firmanın var olduğu ve bunun kaynak dağılımını önemli ölçüde bozduğu yönünde saptamalar var. Bu durumun, aynı zamanda firmalar ve sektörler arası bağlantılarıyla sağlıklı firmalara, dolayısıyla da ekonominin geneline yayılan bir verimsizlik, bir rekabet gücü sorunu yarattığı, artık daha fazla göz ardı edemeyeceğimiz bir gerçeği ortaya koyuyor” değerlendirmesinde bulundu.
■ Cevdet Yılmaz’dan reel sektöre “Kendi kendini gerçekleştiren kehanet” uyarısı
İstanbul Sanayi Odası’nın ağustos ayı meclis toplantısına konuk olan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, meclis gündemine yönelik konuşma yaptı. Son dönemde eylül ayında açıklanacak Orta Vadeli Program hazırlıklarını sürdürdüklerini anlatan Yılmaz, 2026 yılında daha çok yapısal reformların üzerinde duracakları bir dönem olacağını söyledi. Bu dönemde sanayinin stratejik konumunun farkında olduklarını anlatan Yılmaz, sanayinin çarpan etkisi olduğunu belirterek, “Sanayi olmazsa olmaz. Stratejik öneminin farkındayız” dedi. Türkiye ekonomisinin ise büyüme ile dünya ortalamasının oldukça üzerinde bir performans sergilediğini dile getiren Yılmaz, yine 2026’da yüksek gelirli ülkeler ligine atlanacağına dikkat çekti. “Gelişme olumlu yönde. İhracat artıyor turizm geliri artıyor” diyen Yılmaz, şöyle devam etti: “Turizm gelirinde bu yıl 64 milyar dolar ile kapanacak. İhracat 275 milyar dolara çıkacak. Cari açık da tahminlerin altında. Bu yıl 2 diye tahmin ettik ama 1,5 olarak gerçekleşecek. Merkez Bankası rezervi 176,5 milyar dolar. Risk primi 370’leri aşmıştı. Bugün 264 baz puana geriledi. 2,5 yılda KKM’de görevini tamamladı” dedi. Ancak tüm bu olumlu tabloya rağmen beklentiler konusunda reel sektör ve hane halkını ikna edemediklerini savunan Yılmaz, şöyle devam etti: “Beklentilerde iyileşme devam ediyor ama reel sektör ve hane halkı bu beklentilerin çok uzağında. Burada da sevindirici olan husus aşağıya doğru bir eğilim içinde enflasyon. Reel sektör beklentilerini gerekçi ve hedeflere yakın hale getirmemiz lazım. Kendini gerçekleştiren kehanet diye bir şey var. Herkes kötümser senaryo üretirse kötü şeyler olur. Yıl sonunda enflasyonda 20’li rakamları göreceğiz diyoruz. Ama reel sektöre sorduğumuzda 42-43 olacak diyor. Bunu hepimizin bir düşünmesi lazım. Kararlar da ona göre şekilleniyor. İşçi ücreti, mal fiyatı ona göre şekilleniyor ve bu da enflasyon ile mücadeleyi negatif etkiliyor” şeklinde konuştu.
GELECEK YIL YATIRIM ORTAMI DAHA İYİ OLACAK
Burada sosyal medyanın gücüne de dikkat çeken Yılmaz, “İsminin önüne ekonomist sıfatı koyan sabah akşam karamsarlık yayma peşinde. Her türlü eleştiriye saygılıyız ama bir insan sabah akşam aylar yıllar boyu bir tek olumlu şey görmeden her şeyi karalamaya çalışıyorsa sistematik bir etki oluşturma çabasından bahsedebiliriz. Bilimle iktisatla bunu ikna etmek mümkün değil. Terör yapıları ile de irtibatlı olan bu kişilerin karamsarlık oluşturma, toplumsal umutları düşürme çabası var. Bizi umutsuzluğa, karamsarlığa sevk etmeye çalışanlara güçlü cevap vermemiz, buna kapılmamamız lazım. Gelecek yıl finansal koşulların ve yatırım ortamının çok daha iyi olacağı bir yıl olacak” ifadelerini kullandı. Son dönemde yine yapay et ve tarım ve hayvancılığın bitirileceğine yönelik yanlış ve kasıtlı söylemlerin dile getirildiğini anlatan Yılmaz, “2026’da AB’ye ihracatta sektörler bu konuna uymazsa ihracat yapamayacak ya da ihracat için vergi verecek. Biz oluşturduğumuz sistem ile o vergileri bir fonda topluyor ve yine sektörlerin ilerlemesi için bunları kullanmak üzere biriktiriyoruz. Ama kasıtlı olarak yapay et gelecek, tarım hayvancılık bitirilmeye çalışılıyor gibi söylemler türedi. Bunların aslı astarı yok” dedi.