HÜSEYİN GÖKÇE/ANKARA
Yuvarlak masa toplantısının konukları Ankara Sanayi Odası (ASO) 16 numaralı Demir ve Metal İşleri Komitesi oldu. Üretim maliyetlerindeki artışlar ve kalifiye eleman sorunlarından bahseden komite üyeleri, özellikle yüksek maliyetlerden dolayı sanayicilerin yatırımda çekingen davrandığını bildirdiler. Sanayiciler, yaşanan finansmana erişim sıkıntısına rağmen, NEFES kredisinden önce başlatılan Kredi Garanti Fonu (KGF) desteklerinin bankalar tarafından gerçekten finansmana ihtiyacı olana değil, kredibilitesi yüksek olan firmaya yönlendirildiğinden bahsettiler. İş için yurt dışına çıkışlarda da büyük problemler yaşadıklarını kaydeden sanayiciler, “Devlet memurunun işsiz eşi rahatça yeşil pasaport ile yurt dışına çıkarken, biz çıkamıyoruz” değerlendirmesinde bulundular. Türkiye’de konkordato sisteminin de suiistimal edildiğini bildiren komite üyeleri, özellikle iflas ertelemesi alan şirketlerden alacaklı olan KOBİ’lerin büyük sıkıntı yaşadığına vurgu yaptılar.
"Büyük firmalara kendi meslek lisesini kurma zorunluluğu gelmeli"
UNF Makina Sanayi İmalat İthalat ve İhracat Ticaret Ltd. Şti. Genel Müdürü FAHRİ BAYSAL:
Nitelikli mavi yaka bulmakta zorlanan işletmeler, kendi imkanları dahilinde personele eğitim vererek belirli bir nitelik kazandırmaya çalışmaktadır. Fakat bu da yeterli olmamaktadır. Nitelik kazanan personel, küçük maaş farkları ile başka bir işletmeye gitmekte veya daha az maaş bile olsa kurumsal firmaları tercih etmektedir. Bu da bizler gibi işletmelerin, özellikle nitelikli personel sirkülasyonunu oldukça artırmaktadır.--- Ülkemizin katma değerli üretim yapabilmesi için, ara eleman sorununun ivedilikle ele alınıp gerekli aksiyonların alınması gerekmektedir. Millî Eğitim Bakanlığı’nın, sivil toplum örgütleri ile beraber, medya ayağını kullanarak velilere ulaşması ve meslek liselerinin sayılarının arttırılması konusunda çalışmalar yapması beklenen aksiyonlardan biridir. Sanayimizin bu denli güçlü ve hızlı büyümesiyle eğitim işinin de aynı oranda büyümesi beklenmektedir. Sanayi eğitiminin ve istihdamın yalnızca devletten beklenmemelidir. Yetkililerimizin, 1000 ve üzeri istihdam sağlayan işletmelere kendi meslek liselerini açmalarını zorunlu kılması gerekmektedir.
“Savunma sanayinde atılan her adım bağımsızlığa yapılan yatırımdır”
Türkiye, savunma alanında büyük bir dönüşümün içinden geçmektedir. Hem mühendislik gücümüz hem de üretim kapasitemiz her geçen gün artmaktadır. Yerli katkı oranının yükselmesiyle birlikte, ülkemiz hem sahada hem de ihracat pazarlarında daha güçlü bir konuma ulaşmaktadır. Bu gelişmeler, sadece bugünü değil; geleceği de güvence altına almaktadır. Savunma sanayiinde atılan her yerli ve milli adım, Türkiye’nin bağımsızlığına yapılan bir yatırımdır.
“İşçilik maliyetleri kontrol edilemeyen bir hal aldı”
Bir diğer sorun ise; özellikle ihracat bazlı çalışan firmalar, ülkemizde mevcut olan enflasyon farkını çalışmış olduğu firmalara maalesef yansıtamamaktadır. Bu da işçilik maliyetlerinde kontrol edilemeyen bir hal almıştır. İşçilik maliyetleri son 2 yılda asgari ücrete %256 zam yapılmıştır, işveren yapılan bu zamları asgari ücretle çalışmayan diğer personeline de aynı oranda yansıtmak zorunda bırakılmıştır. Buna karşılık dövizdeki artış %101 olarak gerçekleşmiştir. Bu sebeple, sanayici yatırımlarında daha çekingen bir tavır sergilemeye başlamıştır.
"Çin ile maliyetimiz aynı ama orada yüzde 80 devlet desteği var"
Kılıç Makine Genel Müdürü NURİ KILIÇ:
Şirketimiz, Havalı El Aleti imalatına yöneldi ve Türkiye’de yerli imalatını ilk yapan firma olarak ASEL markası ile imalata başladı. Ancak, haksız ve tutarsız bir şekilde patentle ilgili sorun yaşadık. İmalat alanımızda rakip çok büyük şirketler tarafından destek görmek yerine ..(bizim müşterimiz olan firmalara, bizim ürünümüzü satmaları halinde, kendi mallarını vermeyeceklerini söylediler, bir anlamda tehdit ettiler. Ancak zorlu bir sürecin sonunda bütün davaları kazandığımız marka patentiyle faaliyetlerimize devam ediyoruz.) İmalat yapan kişilerin önünün açılması lazım ki bizler burada birbirimizi rakip alarak değil , destek olup dünya devleriyle nasıl rekabet edebiliriz gibi konuları konuşalım.
Dünya pazarında ucuz mal üretimi konusunda adını duyurmuş olan Çin bizim asıl rakibimizdir. Bizim 100 dolarla satıp para kazanamadığımız ürünü Çin 30 dolara çatır çatır satıyor. Fuarda karşılaştığım bir Çin firmasına bunu nasıl yaptıklarını sordum:
“Bizde yüzde 80 teşvik var. Biz bir üründe ihracat yaptığımız zaman ham madde, enerji, eleman, ısıl işlem, yani ne varsa faturayı devlete veririz, devlet yüzde 80 ödüyor” cevabını verdi. Yani aslında Çin üreticisi de bizim gibi 100 dolara mal ediyor ama orada devlet desteği olduğu için çok yıkıcı bir rekabetle bizden çok daha ucuza satabiliyorlar.
“Devlet memurunun işsiz eşi yurt dışına çıkabiliyor, biz çıkamıyoruz”
Türk iş insanının yurt dışına çıkış kolaylığı olması lazım…hatta ülkeler arası iş insanların seyahati konusunda farklı anlaşmalar yapılması gerektiğini düşünüyorum. Düz bir devlet memurunun işsiz eşi yeşil pasaport ile yurt dışına rahatlıkla çıkabilirken, biz maalesef bin bir güçlükle ancak çıkabiliyoruz, hatta çıkabilirsek bunu büyük nimet olarak görüyoruz.
“Silah almak, POS tefeciliği yapmak için dükkan açanlar var”
Şimdi nesil değişti, şartlar değişti, ihtiyaçlar değişti. Şu an işte al-sat ticareti ön plana getirdiler, bugün para ticareti daha doğrusu... İşte geçen gün Kuyumcular Odası Başkanıyla beraberdik, “Adam silah alabilmek için ve pos tefeciliği yapabilmek için bir kuyumcu bürosu açıyor, imitasyonları, sahtelerini de koyuyor, pos tefeciliği yapıyor. Silah alıyor, birkaç sene sonra piyasayı çarpıyor gidiyor.” diyor. Odaların, derneklerin çok iyi çalışıp bu kişileri denetlemesi lazım. Bizim bu platformlarda sorunlarımızı anlatmak yerine önümüzdeki 6 ayı, 1 yılı konuşmamız gerekiyor. Yani enerjimizi proje, imalat, üretim konularında harcamamız gerekir.
"Sanayinin ürkütücü bir yer olmadığını gençlerimize anlatmamız gerekiyor"
Yusufoğlu Madeni Eşya Sanayi Ticaret Taahhüt İnşaat Ltd. Şti Genel Müdürü DİJAN KAYA:
Sektörümüzün bu dönemde yaşadığı en önemli sorunlarının başında nitelikli personele erişim sorunu gelmektedir. Bilinçlendirme sürecinde, sanayinin gençler için korkutucu bir yer olmadığını, aksine iyi bir gelecek sunabilecek bir alan olduğunu, gençlere ve onlarla birlikte ailelerine de anlatmak önemlidir.
Beyaz yaka personel yönünden, yeni mezunların kendi alanlarında en temel konularda eksikliklerinin bulunduğunu gözlemliyoruz. Mesleki yetkinlik ölçüm mekanizmalarının kurulması gerektiği kanaatindeyim.
Gençlere destek olabilmek amacıyla şirket olarak OSTİM Teknik Üniversitesi ve Atılım Üniversitesi ile uzun dönem staj programları yürütmekteyiz. Bu programlar kapsamında öğrenciler minimum 6 ay süresince çeşitli branşlarda çalışarak hem mesleklerini öğrenmekte hem de sanayi ortamını tanımaktadırlar.
Şirket olarak, “İşçilik maliyetleri çok yükseldi” diyerek kenara çekilmiyoruz. ERP sistemimizi 2018’den beri aktif şekilde kullanıyor, dijitalleşme ve otomasyon konusunda yatırımlar yapmaya devam ediyoruz. İhracat alanında robotik üretime yönelmiş durumdayız, ancak savunma sanayisinde bu konuda ne yazık ki belli kısıtlar mevcut. Bununla ilgili Ar-Ge çalışmalarımızı ODTÜ Kaynak Teknolojileri Merkezi ve robot üreticileriyle sürdürüyoruz.
Savunma sanayisinde yaşadığımız bir diğer sıkıntı da nakit akışlarındaki bozulma. Projelendirilen nakit akışıyla sahada gerçekleşen vade arasındaki fark, yüksek enflasyonist ortamda finansmana ulaşımı son derece zor hale getiriyor. Günümüz koşullarında para en pahalı, finansman ise en kritik unsurlardan biri haline geldi.
"Eğitim ile üretim arasında güçlü ve kalıcı köprü kurulmalı"
Boyraz Metal Çelik Konstrüksiyon İnşaat Ticaret A.Ş Genel Müdürü ERDİ BOYRAZ:
■ Özellikle CNC operatörlüğü, teknik resim okuma, kaynak ve sac işleme gibi uzmanlık gerektiren alanlarda yetişmiş eleman temininde sıkıntılar artmakta; bu durum hem üretim kalitemizi, hem de kapasite kullanım oranlarımızı olumsuz etkilemektedir. Organize Sanayi Bölgeleri’nde sektörün ihtiyaçlarına özel eğitim müfredatları hazırlanmalı; öğrenciler 11. sınıftan itibaren işletmelerde uygulamalı eğitim sürecine dahil edilmelidir. Sektörümüz yatırım iştahı yüksek bir potansiyele sahiptir. Ancak nitelikli insan kaynağı eksikliği, bu potansiyelin tam olarak hayata geçmesini engellemektedir. Türkiye’nin sanayi hedeflerine ulaşabilmesi için eğitim ile üretim arasında güçlü ve kalıcı bir köprü kurulması artık bir tercih değil, bir zorunluluktur.
"Çalışan 50 alırken, yeni giren 120 istiyor ama yetenekleri sınırlı"
Defne Optik Sac Levha Kesme ve Bükme İnşaat Malzemeleri Turizm Taahhüt Sanayi ve Ticaret Şirketi Genel Müdürü RAMAZAN TUĞCU:
Son zamanlarda öne çıkan sorunlarından biri haline gelen istihdam ve bu konu kapsamında çalışanlarda ki ücret aralığı ve dengesizliğidir. Ücret aralığı artık o kadar farklılaştı ki, eski çalışanlarımız 40 - 50 birim alırken, yeni gelenlere bakıyoruz 100 birim istiyor, 120 birim istiyor. “Hadi buyurun işi yapın.” dediğimizde bizim eski ustamız kadar yeteneği olmadığı da görülüyor.
“Kaya yuvarlandı artık, kıra döke gidiyor”
Ücretliler arasındaki farklar hem çalışan arkadaşlara hem de işverene problem oluyor. Enflasyonun yüksek seyrettiği bu süreçte hem sanayiciler hem çalışanlar olarak gerçekten zorlu bir sınav veriyoruz. Hani şöyle söyleyeyim: Bir kaya yuvarlandı artık, durmuyor yani bir yerleri kıra döke gidiyor, enflasyon oynadı artık. Bu ne zaman duracak, nerede duracak, kimin dalını kıracak, kimin gövdesini tamamen tahrip edecek bakacağız. Burada büyük firmalar devamlı kendi ellerindeki elemanı tutmak için, kazançları da iyi olunca ücretleri belirliyorlar. Güzel bir söz var, “Altını olan kuralı koyar” şeklinde. Yani parası olan işi iyi olan büyük firmalar iyi ücretler veriyorlar. Daha düşük karlı çalışan firmalar ise onlarla ücret konusunda rekabet edemiyor. Ve iyi elemanlarını büyük firmalara kaptırıyor. Büyük işletme kategorisindeki firmalar küçük işletmeler de yetişen ustalaşan operatörleri, kaynakçıları alarak onların çalışma sistematiğine istemeden de olsa zarar verebiliyorlar. Bu denge bozulduğu zaman da ortaya tabiatıyla sosyal adaleti ve ücret eşitliğini de bozan bir durum ortaya çıkıyor.
“Konkordatoda suistimaller var”
Yine, son zamanlarda ki çok sıkıntılı konulardan bir tanesi iflas ertelemelerdir. 2025 yılında konkordato rakamlarında ciddi artışlar var. Siz tamam, bir firmayı koruyorsunuz, peki benim alacaklarım ne oldu? .Gerçekten konkordato meselesinde çok fazla suiistimal oluyor. İflas erteleme alan firmalardan alacaklı olanlar ne olacak? Nasıl tahsil edecek? Nereye gider bu iş? Bir zincirleme reaksiyonla organize sanayiler de çok farklı noktalara gidiyor.
“Aklı olan yüzde 5 ile kredi kullanır mı?”
Biz ki KOBİ’lerle büyüyen bir ülkeyiz dolayısıyla bizlere çok büyük zararı var. Alamadığımız her alacağımız bizim sermayemizi zayıflatıyor.
Üçüncü problem ise, biliyorsunuz, zaten sermaye şu anda eriyor. Eğer kendi sermayeniz yoksa, kredi kullanıyorsanız sıkıntı vardır. Yüzde 4-5 le aklı başında bir firma kredi kullanır mı? Günü geçirmek için kullanabilir.
Bizim için, bir sanayici için faizin en düşük seviyede kalması çok önemli çünkü yatırımlar kesildi, çalışmak, üretmek çok daha maliyetli artık. Yani yattığınız yerde çok daha iyi paralar kazanabilirsiniz. Ben bakıyorum, bir tanesi çalışıyor, diğeri ona finans sağlıyor, finans sağlayan hiçbir iş yapmadan daha çok para kazanıyor.
Mesela şu anda bir KGF çıktı, NEFES kredisi dışındaki programda yine faiz çok yüksek yüzde 50 seviyesinde. Bu faiz oranları da sanayici için oldukça yüksek rakamlardır. Geçmişte de yaşadık şimdi de yaşıyoruz KGF ihtiyacı olana değil kredibilitesi en yüksek olana gidiyor. Bu konuda banklarımız daha hassas bir değerlendirmeli ihtiyacı olan firmaları tespit etmeli teminatı yetersiz olup kredi kullanması gerekli olanlara daha çok bu krediyi kullandırmalıdır.