Konya Sanayi Odası (KSO) tarafından, EKONOMİ Gazetesi işbirliğiyle bu yıl ikincisi düzenlenen Konya Ekonomi Forumu’nda, iş dünyası ve finans çevreleri bir araya geldi.
İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, 2. Konya Ekonomi Forumu’nda EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ’ın moderatörlüğünde düzenlenen “Reel Sektörün Geleceği” başlıklı oturuma katıldı. Aran, oturumda yaptığı konuşmada, reel sektöre ilişkin rakamlar ve oranlara işaret ederek, şöyle konuştu: “Tablo şunu diyor; enflasyonu öncelikleyen politikada reel sektör, özellikle de imalat sanayii sektörü üzerine düşen fedakârlığı, sorumluluğu yerine getiriyor. Bu süreçte küçülüyor. Ancak istihdamı artmıyor ve milli gelire katkısı azalıyor. Reel sektör süreci yönetmeye çalışıyor. Enflasyonla mücadele hepimiz için en önemli konumuz ve enflasyonun düşmesi gerekiyor. Ancak enflasyon düşerken özellikle sanayinin, imalat sanayinin de ne durumda olduğunu kontrol etmemiz, mutlaka programı daha bütünsel, daha dengeli bir şekilde evriltmemiz gerekiyor. Türkiye’nin dünyada örme giyim, demir- çelik, mobilya, kauçuk, taşıt, plastik gibi üstün olduğu sektörler bulunduğunu vurgulayan Aran, bu avantajın kaybedilmemesi gerektiğini söyledi.
“Sanayici üretimde verimliliğini artırmalı”
Müşteri ve pazar kaybedildiğinde kaybedileni geri kazanmanın çok maliyetli olduğunun altını çizen Hakan Aran, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Siz bir marka yaratıyorsunuz, o markayı yarattıktan sonra satış, pazarlama faaliyetinde bulunuyorsunuz. Amerika’da, Avrupa’da, Uzakdoğu’da müşteri ediniyorsunuz. Müşteri hazırken, elinizde bir kontrat varken, ürününüzü satabilir durumdayken ve işinizi aynı mükemmellikte yaparken buradaki maliyetinizdeki artış nedeniyle kontratta yazan fiyat size kâr bırakamaz hale geliyor. Böyle bir durumda sanayicinin yapabileceği şeylerden biri orta ve uzun vadeli olarak yapılabilecek bir şey; hemen bu tabloyu değiştirmeye başlayacak şekilde üretiminde her türlü verimlilik artış noktasının fırsatını bulup, (dijital dönüşüm, yapay zekâ kullanımı, yeşil dönüşüm) kendisine tekrar kar marjı yaratacak, kar marjını arttıracak şekilde tedbir almak.”
“Alınacak tedbirler Temmuz’da faiz indirimini konuşturmalı”
Hakan Aran, faizlere ilişkin değerlendirmesinde şu anda politika faizi %46 iken piyasadaki gecelik faiz oranının %49 olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu: “Merkez Bankası’nın Haziran ayındaki toplantısına kadar önümüzde bir ay var. Bu bir ayda piyasadaki %49’un politika faiz seviyesine inmesini bekliyorum. Haziran toplantısına kadar bu gerçekleşmezse, Merkez Bankası’nın şahin duruşu nedeniyle politika faizini %46’dan 49’a çıkartmasını beklememiz gerekir. %49’a çıkan politika faizini takiben gecelik faiz oranı bu sefer %52’ye doğru hareket edebilir. Bu reel sektörü daha da zorlar. Merkez Bankası’nın bu şahin duruşu elbette enflasyonla mücadelede önemli bir mevzi kazandırır. Enflasyonu kontrol altına alma konusunda büyük bir manevra alanı sağlar.” %46’lık faiz oranında bile kredi talebi yetersizken faiz oranının artması ile kredi talebinin daha da azalacağını düşündüğünü ifade eden Aran, bunun enflasyon üzerindeki olumlu etkilerine karşın reel sektörün finansmanı üzerinde önemli olumsuz etkileri olacağını söyledi. Aran, “Reel sektörün böylesine zorlandığı bir ortamda enflasyonun düşmesi ne kadar iyi bir gelişme olur, bu da ayrıca tartışılmalı. O yüzden reel sektörü düşünüyorsak, reel sektörün geleceğini önemsiyorsak piyasadaki normalleşmeyi hızlandırmamız ve bizim faiz indirimlerinde kaldığımız noktaya %42,5’a süratle dönmemiz lazım. Alınacak tedbirler ve tüm beklentilerin yönetimi, Temmuz toplantısında tekrar faiz indirimini konuşacak bir noktaya gelinmesini sağlamalı. Benim öngörüm, bunun yönetilebileceğidir” diye konuştu.
■ “BU FAİZ ORANLARIYLA SANAYİCİNİN KREDİ KULLANMASI ANLAMLI DEĞİL”
Hakan Aran, dünya pazarına ürün satan ve Türkiye’ye döviz geliri kazandıran üreticilerin enflasyonla mücadele döneminde hem dönüşüm için hem de maliyetlerinin daha fazla kâr marjı bırakacak şekilde yönetilmesi için bir iki yıl boyunca desteklenmesi gerektiğini söyledi. Şu andaki kredi faiz oranlarıyla sanayicilerin kredi kullanımlarının çok anlamlı olmadığını, çünkü bu oranların sanayiciyi daha iyiye götürmeyeceğini belirten Aran, şöyle konuştu: Döviz kazandıran üreticilere yönelik desteğin, mutlaka cazip bir şekilde daha düşük oranla, destek mahiyetinde krediyle yapılması gerekiyor. Dünya pazarına ürün satan dünya pazarında müşterisi olan üreticilerimizin müşteri kaybetmemesi için kullanılacak bir kaynağa ihtiyacımız var. Pazarları bir defa kaybedersek bir daha oyuna girmekte çok zorlanırız. Yeni bir hikâye yazarken bu hikâyeyi desteklememiz, yeni hikâyeye kaynak ayırmamız lazım. Bunun için katma değeri yüksek üretime geçmek isteyenler, bu alana yatırım yapmak isteyenler desteklenmeli. Ama bu reel sektöre yönelik ‘sen de katma değerini yükselt, katma değeri yüksek alana geç’ söylemiyle olmamalı. Geleneksel sanayi bir günde bir alandan başka bir alana geçemez. Üstelik bu çok maliyetli. İnsanı mutlu eden bir yaklaşım da değil. Bir yol haritası hazırlamak lazım. Bu dönüşüm sırasında sanayiciler, üreticiler 4-5 yıl içerisinde bu yolculuğun yapılması için desteklenmeli. Mevcut üretimleri de gelir yaratacak şekilde muhafaza edilmeli.”
■ REKABET ÜSTÜNLÜĞÜ ENFLASYONDAN DAHA AZ ÖNEMLİ DEĞİL
“Şu anda kaybetmekte olduğumuz rekabetçiliği muhafaza etmek, geliştirmek için aynı deprem sonrası uygulanan destek yaklaşımıyla biraz enflasyon yaratmayı, enflasyonla mücadelede süre uzatımını göze alarak yol almak gerek” diyen Aran, şöyle devam etti: “Çünkü enflasyonla mücadelenin çok önemli olduğunu kabul ediyorum ama Türkiye’nin üreten, ihracat yapan, sanayideki, küresel rekabetteki üstünlüğünü kaybetmeyen bir ülke olması enflasyondan daha az önemli olmadığını düşünüyorum. O nedenle ikisinin de ayrı ayrı yönetilmesi gerektiği kanaatindeyim. Ülkenin sanayisinde rekabetçiliği devam ettirecek şekilde de harcama yapmalıyız. Nasıl ki deprem sonrasında gerekli destekleri sağladık, küresel rekabet avantajımızı korumak ya da artırmak için de aynen deprem sonrasında uyguladığımız yöntem gibi ciddi bir paket ayırabilir ve bu paketi bunun için kullanabiliriz.” İş Bankası Genel Müdürü Aran, enflasyonun %85’lerden %37’lere indiği ortamda artık bunlara kaynak ayrılabilecek döneme gelindiğine inandığını söyledi.