Pazar günü Erzurum’da, İmamoğlu’na yapılan saldırı sonrası EKONOMİ okurlarıyla yaptığım görüşmelerin hemen hepsinde söz dönüp dolaşıp seçim güvenliğine, seçim öncesinde son toplantıların kavgasız, dövüşsüz sakin geçmesi dileğine geliyor. Okurlarımız sohbetlerimizde yazılarımda bunun altını çizmemi, siyasilerden dillerini yumuşatarak, sükunetle seçime gitmelerini talep etmemi, tüm yazar ve yorumcuların bunu yapmaları gerektiğini söylüyorlar.
Ancak, böyle davranılarak, 15 Mayıs Pazartesi sabahı toplumda çatışmadan uzak, sonuçların olgunlukla karşılandığı, ayrışmanın değil, toplumsal kucaklaşmanın gündemde olması sağlanacaktır.
Tasada ve kıvançta ortak kaderi paylaşan halkımızın ihtiyacı olan da bence budur. Toplumun ayrışması, kamplara bölünmesinin iktidardaki siyasilere de, muhalefet görevini üslenenlere de yararı olmayacaktır. Unutmamalıdır ki, iktidar ve muhalefet güçlü demokrasinin iki kanadını oluşturur. Kanatlardan birini devre dışı bırakan siyasi söylemler, ”tek kanatla” uçulamayacağını deneyerek, acı tecrübe ile öğrenmek zorunda kalırlar.
Seçimlerde halk iktidar kanadına yeni seçim dönemine kadar programını uygulama, kendi refahlarını artırma görevini verirken, muhalefet kanadına da Meclis’te kendi adına iktidarın yaptıklarını denetleme görevini üstlenmesi gerektiğini söylemiş olur. Bu siyasi partiler arasında var olan ve demokrasinin “olmazsa olmaz” bir kuralıdır.
O nedenle siyasi partiler “birbirlerini yok etmek” mücadelesi içinde değil, ”toplum refahı için” daha iyi programı uygulamaya çalışan ”siyasi rakipler” olduklarını unutmamalıdırlar.
15 Mayıs sabahının iktidarı da, muhalefeti de seçmenlerin kendilerine verdiği görev bilinci ile seçim öncesinin sert söylemlerine son verip, kendi kitlelerini sükunet ve dinginlik içinde, ayrışmadan değil, toplumsal uzlaşmadan yana harekete yöneltmeleri doğru olacaktır. Daha güzel bir yarın için siyasilere düşen görev budur…
İktidar da muhalefet te seçimlerde toplumun kendilerine verdiği görev bilinciyle çatışmanın değil uzlaşmanın ağır bastığı bir yolu izlemelidir.