ALİ ESKALEN/KAHRAMANMARAŞ
Kahramanmaraş Sanayici ve İş İnsanları Derneği’nin EKONOMİ gazetesinin katkılarıyla organize ettiği Kahramanmaraş 2’nci Ekonomi Zirvesi, kent ekonomisinin olduğu kadar 6 Şubat depremlerinden etkilenen tüm illerin ortak sorunlarının masaya yatırıldığı bir platforma dönüştü.
Kahramanmaraş ekonomisinin geleceğine ışık tutmak amacıyla gerçekleştirilen, dünya ve Türkiye ekonomisindeki son durumun analizinin yapıldığı zirve, ekonomi uzmanları, bankacılar ve iş insanlarını buluşturdu. Bölge ülkelerinde görev yapan Dışişleri Bakanlığı temsilcilerinin yakın pazarlara ilişkin görüş ve önerileri ile zenginleşen Zirve’nin açılış konuşmasını Kahramanmaraş Sanayici ve İş insanları Derneği (KASİAD) Başkanı İsmail Dinçer yaptı.
KASİAD Başkanı İsmail Dinçer, 6 Şubat depremlerinden sonra Kahramanmaraş’ta hemen hemen bütün sanayi tesislerinin kapasite azaltmak zorunda kaldığını, birçok tesisin de faaliyetlerine ara verdiğini belirterek “Sanayimiz zor kelimesinin hafif kalacağı kadar zor günlerden geçiyor. Deprem sonrası inşaat faaliyetlerinin artmasını dikkate almazsak ki bu geçici bir durumdur, ilimizde 2022 yılında inşaat sektöründen arındırılmış sigortalı çalışan sayısı 152 bin kişi iken bugün 138 binin altındadır. 2022 yılında 1 milyar 400 milyon dolar civarında olan ihracatımız, 2023 yılında deprem etkisi ile 790 milyon dolarlar seviyesine gerilemiş, bugün 1 milyar 250 milyon dolar seviyesi ile yılsonunda ancak 2022 yılını yakalayabilecek gibi görünmektedir” dedi.
“Hastalığı tespit edip, kabullenip, tedavisi için çaba göstermeliyiz”
Hemen hemen bütün sanayi tesislerinin kapasite azaltmak zorunda kaldığına, birçok tesisin de faaliyetlerine ara verdiğine dikkat çeken KASİAD Başkanı Dinçer, şöyle devam etti: “Buna delil göstermek gerekirse Kahramanmaraş pamuk ithalatı 2022 yılında 1 milyar 183 milyon dolar iken bugün 480 milyon dolara gerilemiş, aynı dönemlerde demir ve çelik doğrudan ithalatı 30 milyon dolardan 22 milyon dolara düşmüş. Yine aynı dönemlerde makine ve yedek parça ithalatı 178 milyon dolardan 120 milyon dolara düşmüştür. Bu rakamların ötesinde esas kritik olan yapabildiğimiz satışların çoğu yüksek maliyetler dolayısıyla çok düşük kârlarla yahut zararına olmakta, şirketlerimizin ürettiği kâr finansman giderlerini karşılamamaktadır. Bu tesislerin tamamen kapanması yahut ülkeyi terk etmesi durumunda oluşabilecek ekonomik ve sosyal sorunların hepinizin malumu olduğunu biliyorum. Artık hastalığı tespit edip, kabullenip, tedavi çabası içinde olmamız gerekliliğini acil bir ihtiyaç olarak ifade etmek zorunda hissediyorum. Bu şartlar altında çalışmaya, üretmeye, değer yaratmaya çalışan bütün iş dünyamıza da huzurlarınızda minnetimi ifade etmek isterim. Bütün olumsuzluklara rağmen KASİAD olarak ülkemizin ve şehrimizin geleceğinden her zaman mutlu olduğumuzu, umudu yeşertmek adına canla başla mücadele etmeye devam edeceğimizi de belirtmek isterim.”
Finansmana erişim sorunları ve olası çözümler
● “Finansmana Erişim Sorunları ve Olası Çözümler” başlıklı panelin moderatörlüğünü Yatırım Finansman-Kurumsal İletişim Direktörü Barış Esen yaptı. Panelde, Akbank Genel Müdür Yardımcısı Özlem Atik, Servo Kapital Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Kiziroğlu ile Türk Eximbank Ege Bölge Müdürü Gülom Kudal konuşmacı olarak yer aldı.
Gülom Kudal / Türk Eximbank Ege Bölge Müdürü: İhracatta tahsilat sıkıntısı en büyük sorunlardan bir tanesi
İhracatçılarımızla bizim anlaşamadığımız bir konu var, peşin satış kavramı. Peşin satış demek, ihracatçılarımız için malı TIR’a ya da gemiye yükleyip onun akabinde mal yoldayken veyahut da mal oradayken paranın geliyor olması demek. Biz peşini böyle görmüyoruz. Çok amiyane tabirle para içeri mal dışarı benim için peşin demek. Bunları özellikle vurguluyorum çünkü bu içinde bulunduğumuz ekonomik durumlarla birlikte tahsilat, alacakların garanti altında olması, evet fonlama tarafında mutlaka ki konuşacağımız konular var. Fakat paramızı, malımızı gönderdikten sonra tahsil edemiyor olmak bence işletmeler için en büyük gördüğümüz sorunlardan bir tanesi. Biz burada Eximbank olarak tüm diğer bankalarımızdan farklı olarak misyonumuz gereği alacakların sigortalanmasını yapıyoruz. Almanya şu anda tarihinin en çok sorunlu kredi adediyle uğraşıyor baktığımızda. Firmalarımız tabii ki satışlarının güvende olduğunu, alacaklarının garantide olduğunu düşündükleri bir aşamada, yıllardır gittikleri, ziyaret ettikleri bir firmanın bir sabah konkordato almadığını ya da almayacağını içinde bulunduğumuz dönemde garanti edemezler. O yüzden de bunu sistematik olarak takip edebilen, sistematik olarak izleyen Eximbank gibi bir kuruluşla çalışmalarını her zaman tavsiye ediyoruz.
Özlem Atik / Akbank Genel Müdür Yardımcısı: Finansman sağlamak yalnızca faize bakarak olmaz, ne için kullandığınız çok önem taşıyor
Şu anda görece olarak baktığımız zaman faiz oranlarının yüksek olduğu görüşündeyiz hep beraber. Aslında bizler de, bankalar tarafı da yüksek faizden muzdaribiz. Çünkü beraber yapıyoruz aslında, siz işin bir bacağındasınız biz diğer bacağındayız. Sizler kazandıkça, sizler ürettikçe biz de sizinle beraber kazanıyoruz. Biz sizlerle aynı taraftayız. Alacağınız kredinin faiz oranını ölçüp tartarken ben bunu ne için kullanıyorum diye bakmalısınız. Biz de bunu öğrenmeye çalışıyoruz. Gerçekten işletme sermayesinin finansmanı yoksa bir yatırım mı? Mesela yaşadığımız en büyük sorunlardan biri özellikle pandemiden sonra müthiş bir yatırım atağı başladı şirketlerde. Her sektörde bir şeyler yapmak için, büyütmek, genişletmek için. Ve bunlar kısa vadeli finansmanlardı. En çok karşılaştığımız sorun buradan geliyor açıkçası. Sadece faiz oranına bakarak finansman sağlamamamızı öneririm. Çünkü bu bizi yanlışa götürüyor. Gerçekten bir nakit akışı çalışması yaparak yatırım yapmamızı öneririm. Biz de bunu anlatmaya gayret ediyoruz. Dolayısıyla faizi yüksek ya da düşük diye nitelerken biz bunu ne için kullanacağız, ne zaman kapatacağız, hangi amaçla kullanıyoruz diye bakmalısınız. Yalnızca faizin seviyesi önemli değil. Nasıl geri ödeneceğinin planlamasının yapılması gerekiyor. Biz müşterilerimizle bakarken uzun soluk ilişkilerle bakmaya gayret ediyoruz. Bir tane krediyi verdim, konu kapandı diye bakmak istemiyoruz. Siz onu alacaksınız, büyüyeceksiniz, biz tekrar size kredi vereceğiz, sonra yatırım yapacaksınız; duruma göre biz onu finanse ediyor olacağız. Bu böyle çok uzun soluklu bir yol.
Kaan Kiziroğlu / Servo Capital Yönetim Kurulu Başkanı: Türkiye'nin CDS'i düşmediği sürece faizler de düşmez
İhracatçıların sorunları var. İhracatçıların sorunlarından biri gerçekten bakıyorsunuz karlılık yok, net karlılık yok. Bunun bir nedeni yüksek faizle borçlanmak zorunda kalmaları ve bilhassa ihracatçıların hala TL faizle borçlanmak zorunda kalmaları. Esasında bu çok çok önemli bir konu. Bir ülkenin gelişimi eğitim sisteminin sağlam olmasıyla girişimci altyapısıyla ve finans siteminin kuvvetliliğiyle olur. Çin'de bu üçü de var. Dünyanın en büyük 10 bankasından 5 tanesi Çin'de ve Çinlileri finanse ediyor, ucuz bir şekilde sanayiyi finanse ediyor. Bizim şu anda bankalarımız maalesef bu kısıtlardan dolayı ihracatçısını bile kısa vadeli TL'yle finanse ediyor. Döviz de artmayınca ihracatçı tabii ki bağırıyor Hepimiz yüksek faiz neden ödüyoruz biliyor musunuz işletmeler olarak? Bizim CDS'imiz 256. Yani biz Amerika'nın hazine bonosundan yüzde 256 daha fazla faiz vererek borçlanan bir ülkenin çocuklarıyız. O düşmediği müddetçe de bankalar daha uygun fiyata kredi veremeyecekler. CDS düşmediği için bizim burada faizler düşmez.
Ortadoğu’da Yeni Ticaret Yolları
● KASİAD’ın düzenlediği Kahramanmaraş 2’nci Ekonomi Zirvesi’nde gerçekleşen “Ortadoğu’da Yeni Ticaret Yolları” başlıklı panelin ikinci oturumunun konukları Tat Global Gıda Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Salih Balta ile Tatari&Partners CEO’su ve Türkiye-Suriye İş Konseyi Başkanı Hüsaam Eddin Tatari oldu. CNBC-e Genel Yayın Yönetmeni Servet Yıldırım’ın moderatörlüğünde gerçekleşen oturumda Balta ve Tatari, Suriye’deki son durum ve yatırım imkanları hakkında zirveye katılan iş insanlarına bilgiler verdi.
Salih Balta / Tat Global YKB: Suriye'de kapılar sonuna kadar açık ama çalmak gerekiyor
Aslında her kriz bir fırsatı getiriyor. Deprem bölgesindeki sanayicilere ve yatırımcılara deprem önemli şeyler öğretti. Aslında kümeleşme, birlikte hareket etme, büyük projelerle hızlı adım atma bizlere önemli bir tecrübe edindirdi. İşte yeniden yapılanma olan Suriye’de bu tecrübelerimizle önemli fırsatlara ev sahipliği yapabiliriz. Biz de hemen Halep ve Şam’da kendi ekibimizi kurarak bölgede sivil toplum kuruluşlarıyla dirsek temasında bulunuyoruz. Gıda sektörü başta olmak üzere inşaat ve medikal sektörde de faaliyetler gösteriyoruz. 400 milyar dolarlık büyük bir inşaat ihtiyacı var bölgede. Ülke büyük bir şantiye, yıllarca sürebilen faaliyetlerden bahsediyoruz. Ticari faaliyet, yerinde faaliyetler, mühendislik faaliyetleri, iş birliği faaliyetleri, yap-işet-devret faaliyetleri, hem kamuda hem özel sektörde. Bunların hepsinde çok önemli fırsatlar yer alıyor. Medikal sektörü hakeza ülkede savaştan ötürü bazı ilçelerde devlet hastanesi ve sağlık ocakları dahi yok. Sağlık Bakanlığıyla yaptığımız toplantıda tespit edilen 150 tane bölgede acilen sağlık ocaklarının yapılması ihtiyaç görüldü. Bununla ilgili tabii ülkenin savaştan çıkması sebebiyle ekonomik durumu, daha amiyane tabirle kasaları boş. Bu ihtiyaç analizlerini Türkiye'deki tecrübelerimizle Avrupa Birliği gibi yardım kuruluşları gibi Körfez ülkelerindeki yatırımcılara bu raporları sunduğumuzda yatırımcılar bunlara sıcak bakabiliyor. Dolayısıyla sağlık ocakları, inşaatları, medikal malzemeler, hazır giyim, tıbbi malzemeler olmak üzere bu anlamda insani yardım kapsamında da çok önemli fırsatlar var. Tabii bu fırsatları yerelden takip etmek gerekiyor. Yani buradan oturarak, televizyonlardan izleyerek mümkün değil. Türkiye’ye önemli saygı duyuluyor. Biz Türk şirketi olarak girdiğimizde sivil toplum kuruluşlarına, bakanlık görevlilerine ulaşmamız gerçekten zor değil. Kapılar sonuna kadar açık ama çalmak gerekiyor. O tarafta yerelde nitelikli insanlar da var. Yani baktığınız zaman kendi fabrikamızda da yetiştirebiliriz. Türk iş kültürüyle kültürlenen Suriye'nin nitelikli iş gücü de var bu tarafta. Biz de sahada gerçekten aktif firmalardan bir tanesiyiz. Bu noktada tarım alanında da Suriye çok geniş bir ülke. Hem sebze-meyve yetiştiriciliği muazzam anlamda hem de organik olarak Avrupa'nın da bildiği ürünler yıllardan beri yetişiyor. Fakat bunların işlenmesi, tarım işleme alanında da ülkede çok ciddi yatırımlar yok. Eksik alanlardan bir tanesi bu. Bu noktada biz de tarım işleme faaliyetlerimiz olduğu için bu alanlarda çeşitli işbirliklerine davet ediyoruz. İşbirliği noktasında körfez ülkelerindeki Suriye vatandaşları, körfez ülkelerindeki vatandaşlar bölgeye gelmek istiyorlar yatırım amacıyla. İşte aslında burada doğru partner Türk şirketleri olarak sizlersiniz. Yatırım ve finansman bir şekilde Körfez'den gelirken, Körfez'in de projeyi hayata geçirebilmek için Türk şirketlerinin tecrübelerine, ekibine ve ekipmanlarına ihtiyacı var. Tabii biz Türk şirketlerinde en büyük soru işareti, birinci güvenlik, ikincisi finans sorunu. Bunlar nasıl sağlanabilir? Bakanlıklarla görüştüğümüz toplantılarda onlar diyorlar; yani Körfez ülkelerinden medikal fonu geliyor ama "bunu nasıl yapacaklar" konusu kafalarında soru işareti. İşte buradaki boşluğu biz Türk yatırımcılar doldurabiliriz. Örneğin TOKİ’yi Suriyeli inşaat firmaları çok yakından takip ediyorlar. Deprem bölgesinde çok hızlı toplu konutlar yapıldı. Bunlar nasıl yapıldı, mobilyası, mutfağı, diğer malzemeleri, çeşitli Türk firmaları yüksek üretim kapasiteleriyle yaptığı için gerçekten büyük bir başarı sağlandı. O bölgede bizlerden soruyorlar, "TOKİ’ye mutfak malzemesi yapan firmayı araştırıp bize getirir misiniz?" diyorlar. Konsorsiyumlar çok önemli. Yatırım modeli olarak önerdiğimiz model ilk önce gidip fabrikaları taşımak, imalat taşımak değil. Biz kendimiz öyle yapmadık. İlk önce bulunduğumuz özellikle Halep ve Şam bölgeleri; nüfusun yüksek olduğu, geri dönüşlerin en fazla olduğu, başkent ve organize sanayi merkezi olduğu için bu iki şehirde büyük yoğunlaşmalar var. Bu yoğunlaşmaların olduğu noktalarda ticari faaliyetleri yapabileceğiniz bir irtibat ofisi yapmak, daha sonra çeşitli faaliyetlerle doğru ortaklık mekanizması kamu ya da özel sektör olarak takip etmek bizim öncelikli olarak önerdiğimiz iş modeli.

EKONOMİ gazetesi heyeti Kahramanmaraş zirvesi sonrası kentin sanayi tesislerini gezdi, yetkili isimlerden üretim ve istihdam konusunda bilgiler aldı.
Ticaret müşavirlerinden Mısır ve Suriye’ye yakın bakış
● Moderatörlüğünü Ekonomi Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Vahap Munyar’ın yaptığı ‘Ortadoğu’da Yeni Ticaret Yolları: Mısır ve Suriye’ye Yakın Bakış’ başlıklı panelde Türkiye’nin Şam Ticaret Müşaviri Elfesiya Seven, Halep Ticaret Ateşesi Sefa Akgül, Kahire Ticaret Müşaviri Hakan Atay, İskenderiye Ticaret Ateşesi Ahmet Alptekin Kılın, bölge ile ilgili önemli bilgiler aktardı.
Hakan Atay / Kahire Ticaret Müşaviri: Mısır'da Türk markasının algı avantajı var, Çin malı yerine bizi tercih ediyorlar
Mısır’a öncelikle hangi firmalarımız, ne amaçla yatırım yapıyor? Öncelikle Mısır pazarına girmek için değil, Mısır'da üretimi yapıp yurt dışına ihraç etmek için yatırım yapılıyor. Mısır’da üretimin sebebi üretim maliyetlerinin düşük olması. Asgari ücret çok daha düşük. İkinci olarak da üretim maliyetlerinde en önemli etki olan enerji maliyetleri düşük. Elektrik olsun, doğal gaz olsun, benzin olsun. Bu girdiler çok ucuz olduğu için firmalarımız geliyor. Üçüncü olarak da gelme nedenleri firmalarımızın aslında ülkemizin de çok geniş serbest ticaret ağı var.
Küçük esnafımız var, orada büyüklükte var, pasif olan şirketler var. Yeni şirketlerimiz tabii ki geliyor, kuruluyor ama tabii ki Mısır'da aslında ülkemizden bakıldığı gibi o kadar her şey de kolay değil. Mısır'da ne var? Mısır'da bürokratik zorluk çok fazla var. Ülkemizde de şikayet edilse de orada bir işlem, bir şirket kurmak bile bir aydan daha fazla sürebiliyor. Ciddi firmalar sorunlarla karşılaşıyor. Özellikle şimdi talebin artmasıyla beraber, Mısır’a sadece Türkiye'ye gelmiyor, uluslararası ülkelerden de ciddi yatırımlar var. Bununla beraber gerek arsa olsun, gerek bina olsun ciddi bir şekilde arz artmadığı için maliyetler çok fazla artıyor. Maraş’ın da özellikle baktığımızda en güçlü olduğu sektörler aslında demir ve demir dışı metaller, mobilya, kağıt ve orman ürünleri. Hazır giyim, konfeksiyon, tekstil hammaddeleri, makine ve aksamlar, kimyevi maddeleri ve mamuller ve hububat ürünleri.
Firmalarımız gidiyor aslında ama orada müşterilerimiz de oluşuyor. Hani biz bunu nasıl çevirebiliriz? Bir kere Mısır'la 2007'den itibaren bizim serbest ticaret anlaşmamız var. Dolayısıyla ürünlerimiz gümrüksüz gidiyor. Yine tarım ürünleri bu serbest ticaret kapsamında olmamakla birlikte onu da genişletmeye çalışıyoruz. Mısır'la dış ticaretimiz çok dengeli bizim. 2022'ye kadar bizim lehimizeydi. Mısır'ın yaşamış olduğu krizden dolayı aleyhimize dönmekle birlikte geçen sene 4.2 milyar dolar ihracatımız varken 4.4 milyar dolar ithalatımız var. Bu aslında navlun maliyetleri, karşılıklı yükler dolu gelip gittiği için navlun maliyetleri çok düşük. İkinci avantajımız teslimat süreleri. Diğer bir avantajımız, orada Türk markasının, Türk malının kalite algısı çok fazla. Eğer bir Çin malıyla arada çok ciddi bir şekilde fiyat farkı yoksa bizleri tercih ediyorlar. Kültürel yakınlığımız da çok fazla.
Ahmet Alptekin Kılıç / İskenderiye Ticaret Ataşesi: Mısır'da 5-10 yıl içinde maliyetler yükselecektir
Mısır’a Türkiye'den ve dünyadan büyük bir ilgi var. Bize en çok gelen sorulardan bir tanesi de geçtiğimiz yıllarda yaşanan döviz krizinin döviz darboğazının tekrarlanma ihtimali var mı yok mu? Esasında bildiğiniz üzere 2014 yılında Mısır çok ciddi bir döviz darboğazından geçti. Tabi IMF özellikle programının 5’inci revizyonunda şu anda ve Mısır'dan belli başlı beklentileri var. Bunlar da aslında biraz da Mısır ekonomisini uzun vadede bekleyen riskleri anlatıyor. Bunlardan bir tanesi tabi ki reformların daha hızlandırılması. Mısır ekonomisi ciddi olarak ordunun ve devletin etkisi olduğu bir ekonomi ve özelleştirmenin, özellikle hızlandırılmasını bekliyor IMF. Bunun yanı sıra aynı zamanda enerjide ciddi sübvansiyonları var. Mısır, petrolde ve doğalgazda yüzde 100 kendine yeten bir ülke değil. Özellikle doğalgazda net ithalatçı durumunda. Başlıca da İsrail zaten ilk alım yaptığı ülke... Fakat kademeli olarak bunların düşürülmesi bekleniyor ve biz bu yıl içerisinde yaklaşık 3 defa benzin fiyatlarında artış gördük ve son artışı da geçen haftalarda gerçekleştirdiler. Elektrikte de aynı şekilde 2027'ye kadar kademeli olarak bu sübvansiyonları kesme durumu var. Tabii bu da şuna götürüyor: Asgari ücretin düşüşünden bahsediyoruz. Maliyetinin düşüşünden bahsediyoruz ama önümüzdeki 5-10 yıllık perspektifte baktığımız zaman Mısır'da yavaş yavaş maliyetlerin yükseleceğini öngörüyoruz. Zira bunun yaratacağı toplumsal bazı zorluklar da var. Uzun vadeli bu riskleri göze alarak yapmak lazım. Asgari ücreti duyan herkes şu anda Mısır’a çok ciddi ilgi gösteriyor. Biz her hafta belki 3-4 firmamızı ağırlıyoruz.
Sefa Akgül / Halep Ticaret Ataşesi: Suriye'den savaştan çok etkilenen veya hiç etkilenmeyen bölgeler var
Aslında Suriye’yi bir bütün olarak değerlendirmemiz lazım. Çünkü savaş her yeri aynı şiddette etkilememiş. Halep, Suriye İç Savaşı'nın en kanlı cephesi. Ama bunun yanında kendi görev bölgem itibariyle baktığımda Lazkiye, İdlib'teki durum çok daha farklı. Yani Lazkiye savaştan etkilenmemiş. Suriye'nin mevcut yönetimi biliyorsunuz İdlib yönetimiydi. Orada 6-7 yıllık yapılan çalışmalar var. İdlib’in durumu nispeten daha iyi. Tartus yine deniz kenarında limanı bulunan bir şehir, orası korunmuş bir bölge. Ama Halep'teki durum açıkçası çok farklı. Yani biz de sokaklarında gezerken bile o acıyı hissedebiliyoruz. O 13 senelik iç savaş insanların yüzüne vurmuş durumda ama bir taraftan da gerçekten gelecekten çok umutlular. Bugün geldiğimiz noktada Suriye'deki yerel kurumlar, özellikle Kuzey Suriye için bahsediyorum Şam’daki durum biraz daha farklı. Ticaret odalarında, sanayi odalarında, merkezi kurumların il teşkilatlarında Arapça bilmeden sadece Türkçe konuşarak tüm işlemlerini halledebiliyorsunuz. Bugün Halep Sanayi Odası Başkanı Türkçe konuşuyor. aynı zamanda Türkiye'de de yatırımları olan bir iş insanımız. Yine Halep Ticaret Odası Başkan vekili Türkmen asıllı bir iş insanımız. Yine Lazkiye Ticaret Odası'nda Türkmen iş adamlarımız var ve çok etkinler. Gümrük müdürlüklerinde biliyorsunuz 911 kilometrelik bir günlük sınırımız var Suriye ile. 11 tane, bunun 1 tanesi faal değil hukuken açılmış durumda ama fiiliyata geçmedi, sınır kapımız var. Bunların 9’u da aktif.
Elfesiya Seven / Şam Ticaret Müşaviri: Suriye hükümeti yabancı yatırımcıya karşı çok pozitif
Aslında Suriye'nin şu anda hiçbir dış borcu yok. Çünkü ambargo altında olduğu için ne IMF ile çalışabilmiş ne de diğer devletlerle çalışabilmiş. Tekstil olsun, diğer ana sanayi sektörleri olsun uluslararası rekabete uygun olmamakla beraber yine de kendi ülkesi sınırlarındaki insanları iademe ettirebilecek kadar kendine yeter sayılabilecek bazı noktalarda ilkel bile diyebileceğimiz bir sanayisi var aslında. Suriye'nin yeniden kalkınması için herkesi canla başla çalışmanın derdinde. Hükümetin aslında yabancı yatırımcılara karşı inanılmaz bir hevesi var. Çünkü tek başlarına Suriye’yi kalkındırmayacaklarını biliyorlar. Yakın zamanda bir yatırım yasası değişti. Yeni bir yatırım ofisi kuruldu, yeni bir mevzuat değişikliğine gidildi. Şu an artık yabancı yatırımcıların Suriye’de şirket kurması 2-3 haftalık bir sürede çok da hızlı bir şekilde tek belgeli sistem kurmuşlar. Bütün belgeleri aynı birimden elde edebiliyorsunuz ve hızlıca kurabiliyorsunuz. Orada gerek arazi gerek diğer mülklerin tahsisi için şirkete ihtiyacınız var. Mevcut tesislerin yap-işlet-devret modeliyle yabancı yatırımcılara tahsisi büyük fırsatlar sunuyor.
Konjonktürel sohbetler
Nuri Sevgen/Anadolu Yatırım Menkul Kıymetler Genel Müdürü: Batı tarafında Amerika, doğu tarafında ise Çin'in önde olduğu paradigma değişikliği var
● 'Kahramanmaraş Perspektifinden Konjonktürel Sohbetler' konulu panelde konuşan Anadolu Yatırım Menkul Kıymetler Genel Müdürü Nuri Sevgen şu değerlendirmeleri yaptı:
Finansal piyasaların en büyük sorunu 2008’le başladı. 2008’de krizi yaratan en büyük etki, müthiş bir likidite artışı oldu. Şöyle örnekleyeyim… 1914 yılında Amerikan Merkez Bankası FED kuruldu, 2008 krizine geldiğimiz zaman yaklaşık 100 yıllık bir merkez bankasıydı. Bastığı para yani kabaca bilançosu 700 milyar dolar civarında. Yani 100 yılda 700 milyar dolar yaratan bir banka oldu. Bugün FED’in bilançosunun büyüklüğünü bileniniz var mı? Bir ara 9 trilyon doları geçti. Yani 100 yılda 700 milyar dolar yaratan bir merkez bankası, şu anda ise bin yıllık para bastınız merkez bankası tarafından. Bir işin bankalar tarafı var, müthiş bir likidite yarattı. Bu bol likidite piyasalarda doğal olarak gereksiz ve gereğinden fazla büyük bir balon yarattı ve parasal sisteme güveni sorgulatır hale geldi. Neden altın yükseliyor? Çünkü altın dediğimiz metal, çoğu kimse bilmez ama altın dediğimiz metal bir pırlanta gibi, elmas gibi kolay bulunan metal değil. Aslında pırlanta ve elmas çok derine inersen karbon olduğu için çıkarılır ve değeri zaten ucuzlar. Ama altın yıldızların çarpışması sonrasında oluşan bir metal olduğu için dünyada sadece 4.5 milyar yıl önce oluşmuş, dünyada toplam 166 bin ile 180 bin ton arasında olduğu söyleniyor, çıkarılabilecek rezervlerle beraber 200-220 bin ton… 166 bin ton ne kadar yer tutar? İki olimpik havuzu dolduracak kadar. Peki, altın niye yükseliyor son dönemde… Çünkü, geleceğe dair bir parasal sistem, paradigma değişiyor. Batı tarafında Amerika, doğu tarafında Çin'in önde olduğu bir paradigma değişikliği var. Bir merkez bankası eğer altın rezervini kuvvetlendiriyorsa iki amacı vardır. Ya bir ambargo bekliyordur, ya da parasal sistemin çökeceğini… Şimdi Çin’in altın alma sebebi bu, yani sistem çöküyor, Amerikan dolar rezervleri artık kullanılamaz halde ki Amerikan tahvillerine talep de yok. Trump'ın da gelmesinin sebebi bu zaten. Trump tarafı diyor ki, evet ben Amerikan tahvilini artık aldıramıyorum kimseye. Çünkü para dediğiniz kavram, altına dayalı sistem çöktükten sonra borç demektir. Amerika'nın ne kadar borcu varsa o kadar parası var, o kadar para basmış demektir. Ya da bir para nasıl yaratılır diyelim size? Merkez bankası para basmak için hazineden bir tahvil alır. Bu tahvil üzerinde bir faiz vardır. O kadar para basar. Vadesi geldiği anda o tahvil yenilenir. Çünkü o paralar faize geri dönmez. Sonuçta piyasada o kadar çok fazla var ki, Amerikan tahvillerine şu anda güven yok, ilgi görmüyor. Peki Amerika ne yapıyor? Trump'ın Hazine Bakanı Bessent devreye giriyor. Bessent, geçmişte Soros’un operasyonlarını yapan önemli bir isim. İngiltere Merkez Bankası’na diz çöktüren o büyük operasyonda Bessent’in imzası var. Bessent şimdi yeni bir yapı deniyor, dikkat ediyorsanız bir süredir kripto paraları gündeme getiriyor artık…
DR. Burcu Ünüvar/TSKB Başekonomisti: Dünyada büyüme sorunu var, sanayicimiz çok daha kıymetli
Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Başekonomisti Dr. Burcu Ünüvar, “Küresel ve Bölgesel Gelişmeler Işığında Türkiye Ekonomisi” başlıklı sunumunda özetle şu değerlendirmelerde bulundu:
Dünya Ticaret Örgütü diyor ki ‘Ben toparlanamadım. Büyüme tahminimi toparladım ama dış ticaret tahminimi toparlayamadım.’ Şimdi böyle bir dünyada dış ticaretin giderek bozulması beklenen bir dünyada kavga çok olur. Türkiye'de enflasyonu çok konuştuğumuzu biliyorum. Haklıyız, bunu da biliyorum ama benden duyacağınız dünyanın büyüme diye bir problemi var. Asıl bakmamız gereken yer bu. Önümüzdeki dönemde dünya ekonomisinin tarihsel ortalamasının altında büyümesi bekleniyor. Ben sana akıllı telefon yapamazsın demedim. Ben sana dünya ekonomisini büyütemezsin dedim. Durum biraz öyle. O nedenle de sanayicilerimiz dün de çok kıymetliydiler ama bugün düne göre daha kıymetliler. Çünkü dünyada büyüme sorunu var ve bunu aşabileceğimiz tek yer sizlersiniz.
Hizmet meselesi imalat sektörüyle hizmet sektörünü nasıl entegre edebiliriz meselesi önümüzdeki dönemde Türkiye'de de çok fazla konuşacağımız konuşturacağımız sorunlardan bir tanesi olacak. Elbette teknoloji. Biraz daha yakından dünya ekonomisine bakalım. Eski insanlar harita yaptıkları zaman bilmedikleri yerlere hiç son Leon yazarlar. Orada aslanlar var diye gitmeliyim diye. Dünya ekonomisi biraz öyle. Bilmediğimiz şeyler yaşanıyor. Orada aslanlar var ama mecburuz.
2008 küresel krizinden bu yana dünyadaki para hisse senetlerine, tahvillere, finansal piyasalara gitmiş. Gerçekten ekonomiyi büyütmesi gereken fiziki yatırımlar son derece az kalmış. O yüzden de dünyada şu an büyüme diye bir problemimiz var.
Dünyada sanayi politikası değişti
Örneğin Amerika Birleşik Devletleri hükümeti Intel'de pay sahibi; metal şirketinde pay sahibi. Çip satışından yüzde 15 pay alıyor. Savunma Bakanlığı'nın Amerika Birleşik Devletleri'nde MP Matrios'da hissesi var. Çok acayip bir şey değil mi? Bana çok acayip geliyor. Kahramanmaraş'tan bir metal şirketini ringe çıkaracağız küresel ticarette karşısında Amerikalı bir rakip var diyelim ki ama aslında Amerikalı rakibin arkasında Amerikan devleti var, içinde hissesi var. Şimdi bu denk bir rekabet mi? Bence değil. O yüzden de diyorum ki mesele tarife değil, mesele artık sanayi politikası.
